#geceye bir söz bırak

LIVE

Size bir kadının hikayesini anlatacağım.

Kadın bir adamı çok seviyordu. Adamın gitmesi gerekti ve döneceğine dair kadına söz verdi. Kadın da döndüğünde onu bıraktığı gibi bulacağına dair söz verdi adama. Birlikte adamın döneceği günü bir takvimde işaretlediler. Ve o kadın dün dönmesini beklediği adamın ardından üçüncü kez saçlarını kesti.

Ardından gözyaşı dökecek kadar sevmeyin kimseyi. Sonra gecenin bir vaktinde ağlarken buluyorsunuz kendinizi.

-02.10

Unutursam sana değil, kendime ihanet edecekmiş gibi hissediyorum.

Birkaç dakikalık meseleler için yıllardır süren hüznümüz niye

Eğer s*ktir olup gidecekseniz bir gün, kimsesiz bırakacak kadar kimsesi olmayın birilerinin.

Vazgeçtim desek de bu şarkıyı duyduğumuzda aklımıza gelen biri varsa

Belki de onu hala…

Önceden hevesle dokunduğum kelimelere uzanan parmaklarımda binlerce can kırığıyla yaşıyorum şimdi.

“Danse comme si personne ne te regardait.”

Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans et.


“Aime comme si tu n’avais jamais été blessé(e)”

Hiç incinmemiş gibi sev.


“Chante comme si personne n’écoutait.”

Hiç kimse dinlemiyormuş gibi şarkı söyle.


“Vis comme si c’était le paradis sur terre.”

Yeryüzü cennetmiş gibi yaşa.

Ne ara kendimi bile anlatamaycak kadar duygusuzlaşmış ruhum. Ne kadar zaman olmuş ve geçmiş boşlukta duralı. Daha çok hapsedilmiş bir tutsak gibi bir zamanlar aydınlığım zannettiğim karanlığa.

gunesledogdumben:

Bu taraftan baya sıçmış gözüküyorum ama halledicem

Halledemedim.

Evet…bende biliyodum böyle olacağını.

İyinin içindeki kötülük, Kötülükteki iyilik…

Masallara inandırıldık doğduğumuzda, küçücük yaşlarımızda bile ikiye ayırdılar bizleri; iyi ve kötü sıfatlarıyla. Sonra bir kişilik koydular karşımıza; hiç hatası olmayan çok güzel tek kelimeyle mükemmel ve buna iyi dediler, sonra biri daha… öncelikle çirkin dediler ona sırf bu yüzden kötü sıfatını taktılar ona, kocaman hayal dünyamızda kuracağımız onlarca şeyi güzelliğe mahrum kıldılar böylece çirkin olanı kötülüğe maruzbıraktılar…

Kim bu sınırsız boşluğa iyinin içinde kötü olmayacağını söyledi ? Oysa hepimizin içinde olan değil miydi ?

Çok yoğun hissetmelerim zamanı, ben hızlı dedikçe durması kimininse inadına geçmemesi… evet çok yoruyo beni sanki zamanın içinde hapsolmak ve tam şuan savaşların durulduğunu hissetmek. Bu yüzden “ geçkin zaman; yap aklına eseni…” çünkü ben savrulmaya alıştım

gunesledogdumben:

Ve bu sokaklar benim, bu caddelerde,kulağıma gelen uğultuda yabancı değil alışığım bu seslere. Ayrıca tanınmamayı seviyorum ben , aynı bu bilinen şehrin bilinmeyen kaldırımları gibi…

Mutlu olacağım diye girdiğim yılda ağlamadığım gün yok çok şükür

İlkler hep tuhaf olur insanlar için, kimini hatırlar kimini unutmak için yaşarız. Bir gece ilk defa bu kadar yanlız hissettim, ilk defa ben bile anlatamadım kendimi..İlk defa cümlelerimin kelimeleri olmadı..İlk defa gerçekten kaybettim..

Şimdi bitti gibi herşey şimdi kimsenin ne anlamı nede bir yerin önemi kaldı. Ne oldu tam olarak bilmiyorum ama birseyller oldu birseyler bitti ve elimde kalan sadece söylenecek kelimeleriminde biymis olduğu…

“Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti. Ölmüş, fakat yenilmemişti. ”

Madem ki unuttunuz Kür Şad adlı çeriyi,

Hatırlatırız yine yağmur kokan geceyi…

Atsızlığı nam eden yiğitlerim atlansın;

Kor taşıyan avuçlar,pas çözsün,pusatlansın!

Yıkılsın Ergenekon; yurtlarım azatlansın!

Hainlere kargışlı,kahpe acun dar olsun!

“Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun!

Ayzıt yarenlik etsin,kurt doğursun Almıla,

Demir yığan,vade az,koşsun Atam Irkıl’a,

Kara Ozan söyleye,gök çöke yer yıkıla,

Bay kılınsın budunum,kalanı bizar olsun!

“Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun!

Sançar bas kahkahayı,çınlat Tanrı Dağı’ndan,

Kara Kağan gafleti,az bu gaflet çağından,

“Kurtkaya elini çöz”,çık sürgün otağından,

“Kanlı sınır boyları yağıya mezar olsun”

“Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun!

Deli kurt Çakır alsın, Gökçen’i terkisine,

Açığma-kün kul olsun, Burkay’ın kargısına,

İ-çing katun delirsin, Kürşad’ın korkusuna

“Hayat çelik kollarla atılan bir zar olsun”,

“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!

Geçmesin geri gelen o mektubun yarası,

Selim Pusat sorgusu,bir mektebin sırası,

Yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası,

Atam’a süngülerim, kılıçlarım yar olsun,

“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!

Bozkurtlar diriliyor,ey kutlu atam Atsız,

Yolların başıdır bu; onun için pusatsız,

Bir işimiz hep yarım! Yapılmıyor Kürşat’sız!

Ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,

‘Vaktiyle bir Atsız varmış’, var olsun!

Anılmadan yaşarsın ve bilmeden acımı,

Belirsiz mezarlarda bir “tabutluk” geçimi,

-ki bugünün erleri, iyi görsün öcümü,

Böyle düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun,

“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!

Ordularla yenilmez bir gayız var kanında,

Bizim gönlümüzdesin, Kürşad’ın sofrasında,

Dilek adlı sarayın, artık Tanrı Dağı’nda.

Kutlu Atam durağın, en kutlu diyar olsun,

Vaktiyle bir Atsız varmış; var olsun.

Sen ömründe bir kere,bir kere sevinirken,

Tanrı yolu uzaktır! Biz sıkı giyinirken,

Ve demirdağ bir daha,bir daha delinirken,

Yastığımız mezar taşı,yorganımız kar olsun,

“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!

“Bir kadın ancak sevilir. Ona esir olunmaz.”

Yataktaki son günüydü. İzni bittiği için ertesi günü vazifeye başlayacaktı. Tosun her zamanki masum tavrıyla odaya girerek babasına bir mektup uzattı.


Selim mektuplara karşı oldum olası meraksızdı. Okumak için acele etmez, kimden geldiğini anlamaya istek duymazdı. Yine öyle oldu. Zarftaki yazıya baktı. Tanımadığı bir yazıydı. Mektubu açtı. Ne garip şey! Bu bir şiirdi ve altında kendi imzası vardı. Dikkatle baktı: Hem de kendi el yazısıyla yazılmıştı. Şiiri içinden okumaya başladı.

Genel olarak ruh halim


Ölürken yaşadım, yaşarken öldüm

Ve, sustum, sükutu besteler gibi…

“Sevdiğini söylemek teslim olmak demekti. Hiç insan son kozlarını oynamadan yenilmeyi kabul eder , teslim olur mu?

Bir gönülün âh u zâr ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı.

loading