#hüzün

LIVE
 İnsan en büyük mezarlıktır, her şeyi içine gömer.   - Harun Tolga Peker

İnsan en büyük mezarlıktır, her şeyi içine gömer.

  - Harun Tolga Peker


Post link
 Bazen içimden, küçük bir ânı alıp karşılığında bütün hayatımı veresim gelir. - Nikos Kazancakis

Bazen içimden, küçük bir ânı alıp karşılığında bütün hayatımı veresim gelir.

- Nikos Kazancakis


Post link

Size bir kadının hikayesini anlatacağım.

Kadın bir adamı çok seviyordu. Adamın gitmesi gerekti ve döneceğine dair kadına söz verdi. Kadın da döndüğünde onu bıraktığı gibi bulacağına dair söz verdi adama. Birlikte adamın döneceği günü bir takvimde işaretlediler. Ve o kadın dün dönmesini beklediği adamın ardından üçüncü kez saçlarını kesti.

Ardından gözyaşı dökecek kadar sevmeyin kimseyi. Sonra gecenin bir vaktinde ağlarken buluyorsunuz kendinizi.

-02.10

Birkaç dakikalık meseleler için yıllardır süren hüznümüz niye

Çok yoğun hissetmelerim zamanı, ben hızlı dedikçe durması kimininse inadına geçmemesi… evet çok yoruyo beni sanki zamanın içinde hapsolmak ve tam şuan savaşların durulduğunu hissetmek. Bu yüzden “ geçkin zaman; yap aklına eseni…” çünkü ben savrulmaya alıştım

Çok kırgınım hatta kırgınlıktan öte darmadağın oldum toparlamak istesem başka parçam düşüyor. Hani derler ya “hep en yakınlarımız zarar verir” diye doğru en çok onlar kırdı en çok onlar dağıttı beni. İçimde yanan ateş sönmüyor üzerine o bile su atsa artık sönmez aksine alevlenir. Kız kardeş dediğin insan yaparsa herkes yapar. Ne olursa olsun demiştik, bitmeyecek bu arkadaşlık. Bak şimdi nerdesin söyle bana hani uçurumun kenarındasın da beni aşağı atıyorsun. O uçurumdan artık dönüş yok önüm arkam heryerim senin uçurumunda artık. Bana ait olan duvarlarım vardı senle açıldı seni aldı içeri ama sen o duvarlardan enkaz yaratıp gittin ve enkaz altında kalan ben oldum. Deli gibi geziyorum etrafta sanki kardeşim ölmüşte heryerde onun halüsinasyonunu görüyormuşum gibi bütün fotoğraflarda yüzün bütün sözlerde sesin duyulur oldu benden kaçan bir hayalet gibi.

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
-Özdemir Asaf

Çok sessiz sakin olmalı gidişler. Bulunduğun yerden de gitmek sessiz olmalı bu dünyadan da. Kimse bilmemeli mesela bir not bıraktın diyelim şöyle yazmalı: Gidiyorum ama nereye bunu asla bilemeyeceksiniz. Öldüm mü yoksa yaşıyor muyum ben istemeden öğrenemeyeceksiniz. Ama merak ettiğiniz diğer soru şu değil mi? Neden gittim ya da neden öldüm… işte asıl bunu asla bilmeyeceksiniz. Kime kırgındım da böyle sessiz sedasız gittim, kim üzdü beni, kim zarar verdi…
Çok güzel değil mi şöyle bir mektupla yok olmak herkes vicdan azabı duyabilir veya kimse umursamayıp deli olduğunuzu düşünebilir çok riskli. Gittiğiniz yerde yeni hayat kurabilirsiniz veyahut ot gibi gizlice yaşayabilir, ölebilirsiniz. Ben yaşamayı tercih ederdim yaşamak güzel şey herkese her şeye inat güzel şey, yaşamak için çok zamanımız vardır belki ama ölmek için sadece bir an.
Mesela, ben çok kırgınım herkese her şeye kırgınım, en çokta kendime kırgınım gidemediğim için mi kalamadığım için mi bilemem. Kalmakta hiç kolay değil en az gitmek kadar zor ve acılır…

Şöyle düşünün babanız evin kurucusu yöneticisi, bir abiniz var, bir kız kardeşiniz ve de bir köpeğiniz var. Bir sabah uyanıyorsunuz abiniz şehit olmuş. Bir sabah uyanıyorsunuz kız kardeşinize tecavüz etmişler bir sabah uyanıyorsunuz köpeğinizin bacakları kesilerek ölmüş. Ve herkes cezasını çekicek derken duruşma günü oluyor. Abinizi vuran teröristler yakalanamamış, kız kardeşinize tecavüz eden adam çok sarhoştum tahrik oldum diyip ceket ilikliyor ve iyi halden serbest kalkıyor, köpeğinizi öldüren şahıs iste görmedim çok çalılık vardı görsem öldürür müyüm diyip ağlıyor oda para cezasıyla serbest bırakılıyor…
Bu yasaları onaylayan ve yeni bir kanun çıkarmayıp göz yuman hatta o pislikleri salan kişide babanız. Peki babanızın evin reisi yapan kim oda anneniz teyzeleriniz halalarınız. Siz o evi sırf dedeleriniz yıllarca korudu yıkmadı diye o evde kalır mıydınız? Bunlara göz yumar mıydınız?

Bazı şeyler vardır göze almak zorundayızdır çünkü almazsak yaşanmaz ki bu hayat. Örneğin birinin bizi sevip sevmediğini onunla konuşarak anlarız, birine güvenilip güvenilmeyeceğini ona güvenip öğreniriz. Her zaman işe yarar mı? Hayır, yaramaz ama olsun yaşadık ve göze aldık her şeyi sonuçta içimizde duramazdı.
Bir arkadaşım var soruyor ama nasıl güveniyim ki ben ona uzakta oturuyor ya aldatırsa diyor. Söyleyecek fazla sözüm yok tek cümleyle açıklayabilirim. Güvenirsen ve o seni aldatırsa kendine yakıştırdığı şerefidir ama güvenirsen ve aldatmazsa sizin mutluluğunuz. Bu hayatta kimse kimsede kalıcı değildir. Nice arkadaşlıklar gördüm hiç bitmeyecek sanılan şimdi tekrar dönüp baktığımda hangisinden eser kalmış ki acaba hiçbirinden. Ne sevgiler gördüm baksan uğruna can feda edilen yada edilebilecek olan ama onların bile bir noktası var her şey herkes bir yere kadardır.
Kendine hiç sordun mu peki ya ben insanlara güvenemiyorum ama insanlar neden bana güvensin ki onlar neden beni sevsin? Benim onlardan farkım ne? Onlar üzüyor da ben üzmüyorum sanki dedin mi hiç kendine. Bazı olaylar vardır kendini sorgulamaktan başka çaren yoktur. Çünkü kime sorarsan sor o soruların cevapları bir tek sende vardır.
Kendimden bahsetmem gerekirse ben bırak insanlara sonsuz güvenmeyi kendime bile güvenmiyorum insanız hepimiz doğrudan yanlışa kayarız, kayabiliriz. Bu kendime olan güven problemi özgüven olan değil, bu bahsettiğim ben onu ölene kadar severim diyemem mesela, sonsuza kadar yanında dururum diyemem neden biliyor musunuz? Çünkü yapmadım daha önce dediğim şeyleri yapmadım. Hep yanında kalıcam dediğim insanların yanında değilim aslında bu onların kararı onlar benimle değil ama benimde payım var bunlarda.
Bazı şeylerin cevabı bizde olduğu gibi bazılarının cevaplarıda bizde değildir. Bunlarıda arayarak bulmak zorundayız.
İşte bu yüzden dediğim gibi bazı şeyleri göze alarak karşılarına çıkıp konuşmak zorundayız. Git sor ona de ki; bana bir baksana sen beni seviyor musun sevmiyor musun beni arada bırakma bir cevap ver yada kızım benimle derdin ne senin bizim arkadaşlığımız böyle iki günde silinip atılacak şey mi kendine gel demeyi bilmeli ve buna cesaretimiz olmalı, olmak zorunda…

Aklıyla kalbini farklı kişiler yönetirdi kalbiyle aşıktı fakat şu an çektiği acının sebebi aklıydı bencildi çünkü aklı, kendisi varken kalbine yer yoktu. Bi çırpıda, kolayca kıydı ve kalbine söz hakkı dahi vermedi. Yanlış düşünme ihtimaline karşı bile görmezden geldi kalbini. Kendini farkında olmadan işte böyle öldürdü. Ve rastgele çalan şarkının şu dizesine sığdı bütün hikaye;

“Sen içimdeyken yaktın kendi evini”

Şimdi o gidiyor ya ikiden bir çıkınca ne kalır geriye bir kalır değil mi?

Öyle değilmiş işte yarım kalıyormuşsun

Mutsuz olalım ne var

Biz de mutsuz oluruz

Ben seninle mutsuzluğa da varım.

Uyurken ben ona Pek Sarılmazdım onun sarılmasını isterdim o böyle sarıldığı zaman beni sevdiğini hissederdim bazı akşamlar böyle hava soğuk olduğu zaman  ben ondan önce yatağa girdim üstümü örterdim ama ayaklarımı örtmezdim sonra o gelirdi bana bakardı önce ayaklarımı örterdi çok hoşuma giderdi la

ben böyle numaralar çekecek adam değildim ama o varken yapardım işte

Hiç tanımaz tenim ellerini…

Sen beni seversen en güzel gülen ben olurum zaten

Seneler önce “git,gideceksen bekleme” diyen adamın sonradan “şehirler düşsün,sen gitme” dediğini gördüğüm günden beri içimde bi acı fazla.

Bunca acıdan sonra yürek ferahlığıyla derin bir nefes alıcakken aklım yine karmakarışık,oradan oraya savruluyorum

“O yara hiç kabuk bağlamadı,hala sızlıyor,ve sen hala bu yarayı gelmeyerek kanatıyorsun çocuk.Hadi benim yaralarım sızlasın çocuk, sahi hiç gelmeyecek misin?”

loading