#şükrü erbaş

LIVE
güneş değil, inandımserçeler başlatıyor sabahı…Şükrü Erbaş

güneş değil, inandım
serçeler başlatıyor sabahı…

Şükrü Erbaş


Post link
Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık…Şükrü Erbaş

Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık…

Şükrü Erbaş


Post link
ben bir ay pervanesiyimkanatlarım dünya,sözlerim sevgikendime masallar anlatıyorum…Şükrü Erba

ben bir ay pervanesiyim
kanatlarım dünya,
sözlerim sevgi
kendime masallar anlatıyorum…

Şükrü Erbaş


Post link

-‘‘İnsan yaşarken görür güzelliği / Acı bile bir dünya nimetidir sonunda / ancak yaşayanların anısı olur.’‘ 1997 sf.39

-’’Ne tuhaf, insanın en büyük hazinesi, ona en büyük acıyı çektiren yüreğiydi ve gökyüzünü içine alacak kadar genişti. İnsan bunu ne geç öğreniyordu.’’ sf.41

-’’ Gökyüzünde bir bulutu olmayan insanın gideceği uzaklık, olsa olsa kendine sızan çaresizliğidir.’’ sf. 46

-’’Dağıstan’da Avarlar, hayatını istediği gibi yaşayamamış insanların mezar taşlarına  ‘’yüz yaşına kadar yaşadı ama dünyaya gelmedi’’ yazarlarmış’’ sf. 52

-’’Yalnızlık… Seni bir gün biz seçeceğiz. O zaman güzel olacaksın.’’ sf.53

-’’Belki bin kez yinelenmiş sıradan olayları bile biriciklik ve büyük bir anlam duygusuyla yaşarız. Çünkü onu biz yaşıyoruz! İnsan böyle yapmazsa sanırım varlığının ve yaşamının gerekliliği üzerinde derin kuşkular büyütecektir. Yalnızlığımız dünyayı dolduracak kadar büyüktür. Acımız ‘acıların beyidir.’ Aşkımızın benzeri ve tekrarı yoktur. Ayrılan herkesin kederi bizde birikmiştir.’’ sf. 59

-’’Ayrılık, zorunlu ya da gönüllü, bir kopuşu, bir acıyı, kimi durumlarda bir vefasızlığı ve ihaneti imlese de içinde daha geniş bir yaşama potansiyeli taşıyan bir insanlık halidir. Hepimizin belki de acıyla özgürleştiği, geçmişin değerini bulduğu, geleceği büyüttüğü bir beşinci mevsimdir. Hiçbir ayrılık gitmekle özdeş değildir. Gerçek ayrılık, tam anlamıyla  bir unutuşla başlar.’’ sf.60

-’’ Kimse düşlerine sahip çıkamıyormuş; sevgi parayla satılan bir lüks olmuş; bir halkın onuru için binlerce genç ölüm orucuna yatmış; balkonlarda çiçekler giderek azalıyormuş; yaşlılar bir bir parklardan çekiliyormuş; çocukların soluğu anne teni kokmuyormuş; ekmeklerden sonra şarkılar da bozulmuş; insanlar inceliğini bir ip gibi boynunda taşıyormuş; para sesi yükseldikçe susan insan artıyormuş…’’ sf. 90

 İnsanın Acısını İnsan Alır - Şükrü Erbaş

‘‘Dağıstan’da Avarlar, hayatını istediği gibi yaşayamayan insanların mezar taşlarına ‘yüz yaşına kadar yaşadı ama dünyaya gelmedi’ diye yazarlarmış. (sf.52)’‘

‘‘Ayrılık, zorunlu ya da gönüllü, bir kopuşu,bir acıyı,kimi durumlarda bir vefasızlığı ve ihaneti imlese de, içinde daha geniş bir yaşama potansiyeli taşıyan bir insanlık halidir. Hepimizin belki de acıyla özgürleştiği, geçmişin değerini bulduğu, geleceği büyüttüğü bir beşinci mevsimdir. Hiçbir ayrılık gitmekle özdeş değildir. Gerçek ayrılık tam anlamıyla unutuşla başlar. (sf.60)’‘

‘‘Kimse düşlerine sahip çıkamıyormuş; sevgi parayla yaşanan bir lüks olmuş; bir halkın onuru için binlerce genç ölüm orucuna yatmış; balkonlarda çiçekler giderek azalıyormuş; yaşlılar bir bir parklardan çekiliyormuş; herkes penceresine ikinci bir perde çekiyormuş;’yalan yeminin ikiz kardeşi olmuş’ -M.Altıok- ; ekmeklerden sonra şarkılar da bozulmuş; insanlar inceliğini bir ip gibi boynunda taşıyormuş; para sesini yükselttikçe susan insan artıyormuş; hapishaneler birer büyük kent olmuş; herkes eşyalarıyla sevişiyormuş ; gurbet artık evlere gelmiş; bütün bunlar dünyayı daraltmış… (sf. 90).’‘

“Ve güz geldi ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.

İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür Hanım?”

Anlamsız bir boşlukta savrulup duruyorum.

Şükrü Erbaş

“Biz hepimiz
 Birer yalnızlık şarkısıyız.
 İçimize bakarak
 Dört yaramızın üstünden
 Aşk yaramızın
 Umut yaramızın
 Korku yaramızın
 Unutma yaramızın…
 Dünyaya tutunmaya çalışıyoruz.

 Biz hepimiz
 Bir mutsuzluk töreninde
 Varlığıyla yaralı
 Birer yeryüzü ağrısıyız.
 Gözlerimizde
 Boğulmuş birer yeryüzü fotoğrafı
 Bir ışıklı kalabalık ağzımızda
 Boşluğa tanrılar yontuyoruz.

“Bir gün
 Yaşayan hiç kimsenin
 Anısı olmayacağız.
 Yine de
 Sonsuzluk bizmişiz gibi
 Yaşayacağız dünyayı.

 Unutmak ey
 Tanrının anlaşılmaz bağışı
 Sensin hepimizin büyük hayatı.”

“Bir tek bilmediğim yerler
 Acı vermedi.
 Keşke, diyorum
 İnsan insanı hiç tanımasaydı!”

“Neden böyle oluyor bimiyorum
 Zaman bir başka dile geçti
 Çiçek açar gibi ağlıyorum.”

(…)

Susmak yalnızlığın ana dilidir Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı  yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük…Yalnızım Ömür Hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım… Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

(…)

Şükrü Erbaş - Ömür Hanımla Güz Konuşmaları

Birbirine ihtiyacı olanlar özenle uzak duruyor birbirinden.- Şükrü Erbaş

Birbirine ihtiyacı olanlar özenle uzak duruyor birbirinden.
- Şükrü Erbaş


Post link

Sen konuşmazsan

dünya susuyor biliyor musun?

Bir uzun yürüyüş düşlemiştim

Avuçlarının ince çizgilerinde

Öperek ürkek gülümsemeni usulca.

Dünya tepeden tırnağa sen

Buğulansın istemiştim ılık nefesinle,

İçimin buzlu camları.

Ömür sürüyor yine yırtarak yürek zarını…

loading