#sikiş hikayeleri

LIVE

Elimdeki kağıtta yazan adrese baktım, avukat bürosunun kapısının üzerindeki isimle karşılaştırdım. Sonunda bulabilmiştim. Bir saattir ev kirasını ödemediğim için ihtarname gönderen avukatın bürosunu arıyordum. Sinirden ellerim, yorgunluktan dizlerim titremeye başlamıştı artık…

       Kapıyı açıp içeri girdim. Ufak tefek bir kız bilgisayardan başını kaldırıp soran gözlerle bana baktı. Telefonda konuştuğum sekreteri olmalıydı. Hiç konuşmadan hışımla yanından geçip avukatın odasına yöneldim. Kız telaşla arkamdan seğirtirken ben kapıyı açıp içeriye daldım.

        Avukat Kenan diye gözümde canlandırdığım kelli felli, şişko, pislik tip yerine, masasında oturan gür siyah saçlı, mavi gözleri boncuk gibi hayretle bana bakan, sert hatlı, artist gibi yakışıklı pisliğe yöneldim. Hararetli bir tartışmanın ortasına düşmüştüm sanırım, masanın önündeki koltuklarda oturan iki adamın da, avukatın da masanın üstündeki bir dosyaya eğilmiş vaziyette olduklarını, tartışmalarını böldüğümü son anda fark ettim. Arkamdan gelen kızın kolumu çekiştirmesine de aldırmadım, duramazdım artık… Öfkeyle makineli tüfek gibi saydırmaya başladım,

        - “Kenan bey, size telefonda halimi anlattım. Kocam altı aydır ortada yok, hasta annesiyle beni tek başıma bıraktı, iş arıyorum, bulunca kirayı en kısa sürede öderim dedim. Ama sizden anlayış beklerken, tam aksine bana ihtarname göndermişsiniz.”  İki metrelik boyuyla oturduğu yerden kalkıp,

        - “Küçük hanım, müvekkilimin kesin talimatı var…” diye başlayan avukatın lafını kestim. Çantamdan çıkardığım zarfı masanın üzerine attım.

        - “Bakın, bu zarfın içinde 500 lira var. Yeni başladığım, köle gibi çalıştığım işimden avans çektim. Olduğu gibi size getirdim. Gerisini de öderim. Artık ne yaparsanız yapın, isterseniz bekleyin, isterseniz icraya verin. Benim daha fazla dayanacak halim kalmadı.”

        Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum, öfke doluydum. Her şeye, hayata, beni borçlarla, alacaklılarla baş başa bırakıp giden kocama, evdeki hasta kayınvaldeme, ev sahibine, evsahibinin -onca öfkenin içinde ne kadar yakışıklı olduğunun farkına varabildiğim-  pislik avukatına… Gözlerime yaş dolduğundan bulanık görüyordum avukatı ve diğerlerini… Avukat tekrar,

        - “Küçük hanım, bakın…” diye başladı ama ben dinlemedim artık…

        Biraz daha kalırsam bu yabancıların içinde ağlamaktan, kriz geçirip kendimi kaybetmekten korkuyordum. Geri döndüm, hızla çıkacaktım ki, kapının yanındaki etajerde duran, odaya girerken görmediğim, onlarca kırmızı gülle dolu vazoya takıldı gözlerim… Kırmızı güller… En sevdiğim çiçek… Öyle güzel görünüyorlardı ki… Başımı yana çevirip avukata hitaben sesim titreyerek,

        - “Adım Gül benim…” dedim. “Ne küçükhanım, ne batakçının karısı, ne de bir icra dosyasıyım… İnsanım ben… Gül benim adım…”

        Sonra da kapıyı açıp çıktım, büroyu ve iş merkezini koşar adım terk ettim. Yaşlar yanaklarımdan akmaya başlamıştı artık… Deniz kenarında boş bir banka oturup içimi çeke çeke ağlamaya başladım.

        22 yaşında, genç, güzel, manken gibi vücudumla herkesi kendine baktıran ben, kadersizliğime ağlıyordum işte… 20 yaşımda kaçarak evlendiğim hayırsız kocamla birbuçuk yıl evli kalabilmiştim. Sonradan öğrendiğim kumar illeti ve borçları yüzünden bizim aşk evliliğimiz çok kısa zamanda cehenneme dönmüştü.

        Evden kaçtığım için ailem beni silmişti, her şeyi bırakıp aileme, memleketime gidemiyordum. Utanıyordum, yüzüm tutmuyordu. Kocamın annesi hastaydı. Benden başka bakacak kimse yoktu. Evlenmek için üniversiteyi bırakmıştım, diplomam yoktu, okuduğum için meslek edinmemiştim, iş bulmakta zorlanıyordum.

        Gelip geçenlerin, özellikle erkeklerin ısrarlı bakışları beni kendime getirdi. Alışveriş merkezinde bulunan işyerimde giymek zorunda olduğum mini eteğim iyice sıyrılmış, elimdeki minik çanta kapatmakta yetersiz kalıyor, magandaların da sağımda solumda dolaşmalarına neden oluyordu. Daracık beyaz ince askılı bluzumun dekoltesi de aç gözlerine ayrı bir malzeme oluşturmuş vaziyetteydi. Saldırıya uğramak istemiyorsam kalkmalıydım. Kalktım, bir iki laf atmaya ters bakışlarla cevap vererek kaçtım oradan…

        Lütfen otobüs kalabalık olmasın diye dua ederek durağa gittim ama her zamanki gibi yükünü alan otobüse zorlukla binebildim. Bu kez de lanet listeme sağımdan solumdan orasını burasını kalçalarıma değdirenleri, geçerken bacaklarımı elleyenleri eklemiş vaziyette yolculuk yapmak zorunda kaldım. Her zamanki gibi rezalet çıkmasın diye sesimi çıkaramıyor, hafifçe sağa sola kaçınarak fordçuları savuşturmaya çalışıyordum.

        Sonunda mücadeleyi bıraktım ben de… Gözlerim daldı. Avukat geldi aklıma… Mavi gözleriyle bana bakışı… Nasıl bakıyordu öyle… Acıma mı vardı, erkekçe bir beğeni mi, bir baba korumacılığı mı? Çözemedim. Sonra beni önünde minicik bir kız gibi bırakan iri, kaslı gövdesi… Kollarını sıvadığı markalı mavi gömleğinden belli olan geniş omuzları, kıllı kolları, uzun parmakları… Gözlerimi kapadım, kendimi onun kollarında hayal ettim.  

        Az değil, tam altı aydır kocamla görüşmek bir yana, haber dahi alamıyordum. Kavgalar, kumar tartışmaları bitmişti o olmadığı için ama, evlenmeden önce flört döneminde bekaretimi verdiğim kocam ve zirveleri zorlayan tutkulu orgazmlarla tanışan bedenim bir anda ateşli sevişmelerden, okşanmalardan, öpüşmelerden, sarılıp sarmalanmalardan, sabahlara dek süren seks seanslarından yoksun kalmıştı.

        Tüm yaşadığım zorluklar, mücadelelere rağmen, gece yatağımda kendimle baş başa kaldığımda hasret kaldığım sevişmelerin hayaliyle kıvranıyordum uykusuz saatler boyu… Erotik rüyalarımda, gündüz beni taciz etti diye terslediğim yakışıklılarla sevişirken görüp duruyordum hep kendimi…

        Çok iyi biliyordum ki, yakışıklı avukatı da, şu anda arkamdan sertliğini kalçama dayayıp duran ter kokulu palabıyık herifi de, yandan her sarsıntıda kalçasını bana değdirip duran genç oğlanı da bu gece rüyamda görecektim… Ve yine çok iyi biliyordum ki, külodum sırılsıklam olmuş durumdaydı.

        Biraz daha bu şekilde kalacak olursam boşalmam kaçınılmazdı. Arka sahanlıkta ayakta durup yukarıdaki halkaya parmak ucumda uzanarak tutunmaya çalışırken, mini eteğim iyice yukarıya sıyrılmış, iyice kısalmıştı. Adeta asılı kalmıştım halkanın ucunda… Her sallantıda öne arkaya, sağa sola gidip geliyordum istemsizce ve eminim etrafımı çevirenlerin çok hoşuna gidiyordu bu durumum… Arkamdan dayayan palanın elini çoraplı bacaklarımda hissettiğimdeyse ürperdim. Çaktırmadan elini atmış cüretkarca okşuyordu azgın herif…

        Tam o anda otobüs evimden bir önceki durakta durup kapılarını açtı… İnenler indi, tam kapanmak üzereydi ki, ani bir kararla kendimi aşağı atıverdim. Hemen arkamdan kapılar kapanıp içindeki zontalarla beraber hareket etti otobüs… Üstüme başıma çeki düzen verip eve doğru yürüdüm. Kirası ödenmeyen, içinde yatalak hasta, hayata küsmüş kayınvalidemin, mutsuzluğun beni beklediği sessiz eve…

        Gece bir kelime bile konuşmayan hasta kadına yemeğini verip ilaçlarını içirdim. Kendim de bir iki lokma yiyerek yattım. Uyku tutmuyordu bir türlü… Koca yatakta yapayalnız, dönüp durdum dakikalarca…

        Sonunda dayanamadım, üstümde ne varsa soyunup elimi apışarama götürüp okşadım, okşadım… Şişmiş dudakları ikiye ayırıp parmağımın ucuyla klitorisimi uyararak orgazma ulaştım. Ancak ondan sonra yorgun, çıplak bedenimi uykuya teslim ettim.

        Ertesi gün mesai bitiminde çiçekçinin elemanı koca bir demet kırmızı gülle yanıma geldi. Yanında bir zarfla beraber teslim etti. Üstünde avukatın kartı vardı. Arkasında

        “Gül,

         Sizin kadar güzel değiller ama umarım bu Güller kendimi affettirebilir.

         Kenan”  yazıyordu.

         Yanındaki zarfı merakla açtığımda şaşırıp kaldım. Bana gelen ihtarnamenin aslı yırtılıp dört parçaya ayrılmış, bir gün önce avukata verdiğim para zarfı da açılmamış vaziyette, ikisi bir zarfın içine konulmuştu.

         Ne yapacağımı şaşırdım, kalakaldım. Kalbim sevinç içindeydi. Avukatın gönderdiği çiçekler gururumu okşamış, bayılmıştım hatta… Beynimin içindeyse öfke vardı. Ne zannediyordu bu adam beni? Parayla satın alabileceği bir orospu mu?

        Zıt duygular birbiri ardına uçuşuyordu. Sonunda öfke galip geldi. Gülleri bırakıp zarfı aldım. Diğer kızların kikirdeşmelerini, meraklı sorularını savuşturup çıktım iş yerinden, doğru avukatın bürosunun yolunu tuttum.

        İş merkezinin kapısından girerken mesai saati sona eren çalışanlar da dışarıya çıkıyordu. Öyle sinirliydim ki, avukatın  bu saatte bürosunda olup olmayacağı sorusu son anda aklıma geldi. Şansımı denemeye karar verdim.

        Büronun olduğu katta kimseler kalmamıştı gerçekten de… Kapısını ittiğimde açıldı. Dün beni engellemeye kalkan sekreter kız masasında yoktu, içerideki odadan bilgisayar tıkırtıları geliyordu. Avukat içeride olmalıydı. Derin bir nefes alıp kararlı bir şekilde kapıyı vurmadan ardına kadar açtım.

        Başını kaldırıp beni gördüğünde yüzü ışıldadı, gülümseyiverdi. Bense tüm öfkemi onun yakışıklı suratına boşaltmaya kararlıydım. Zarfı masanın üstüne fırlatıp attım, iki elimi masaya dayayıp,

        -“Avukat bey, siz kim oluyorsunuz? Beni ne zannediyorsunuz?…” diye başladığımda hızla yerinden kalkıp masanın önüne, yanıma geldi. Gri takım elbisesi, mavi ipek kravatı çok yakışmıştı üzerine, gözlerinin derin mavisini iyice meydana çıkarmıştı.

        Bense konuşmama başlarken masaya eğik olarak konuşurken, yanıma geldiğinde yüzünü görebilmek için başımı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım. Sözümü bitirmeden bir anda sımsıkı sarıldı bana… Neye uğradığımı anlayamadan hala konuşmaya devam ederken dudaklarımı dudaklarıyla örttü, öpmeye başladı.

       Kollarının arasında çırpındım, kurtulmaya, dudaklarımı dudaklarından kurtarmaya çalıştım ama ne mümkün… Ahtapot gibi sarılmıştı güçlü kollarıyla… Bense o kolların arasında tuzağa yakalanmış serçe kuşu gibi kalmıştım. Çırpınışlarım fayda etmiyordu.

       Nefessiz kaldım. Başım dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başladı. Çırpınmalarım azaldı. Göğüslerim göğsünde eziliyor, belimi saran kolu beni kendine sımsıkı yapıştırmış, uzun sarı saçlarımı kavrayan eli dudaklarımı kaçırmama fırsat vermiyordu.

        Soluk alamaz hale gelince bir an bıraktı. Nefes nefese kalmıştım, göğsüm körük gibi inip kalkıyordu. Neye uğradığımı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmış, dağılmış vaziyetteydim. O ise neye niyetlendiyse onu bitirmeye kararlı bir vaziyetteydi. Masanın üstünde ne varsa elinin tersiyle savurup yere attı, yer boşalttı. Sonra da pençeleriyle belimden tutup masaya oturttu beni… Bacaklarımı aralayıp arasına girdi. Bir şeyler söylemek için ağzımı açtığımda yine dudaklarımı kapattı hırsla… Yine dudaklarımı somurdu.

       Artık gücüm tükenmişti. Öyle çabuk teslim olmuştum ki… Öfkenin yerini tutku almaya başlamıştı. Kasıklarımda o bildik yangın ateşinin parladığını duyumsuyordum. Hafif arkaya eğmişti beni, kollarının arasında hapistim. Pantolonun önündeki kabarıklığı kasıklarıma dayanmış, ezip duruyordu.

        Öpmeyi kesmeden bir eli aramıza girdi. Gömleğimin üstünden göğsümü okşadı, avuçladı. İnledim. Sonra da yavaş yavaş düğmelerini açmaya başladı. Ateş gibi yanan elinin temasını sütyenimin etrafında, göğüslerimde hissettim. Düğmeler tamamen açıldığındaysa gömleğin iki yakasını tutup çıkardı, fırlatıp attı.

       Mücadeleyi bırakmıştım artık… Öpüşlerine karşılık vermeye başlamıştım. Vahşice birbirimizi yiyorduk adeta… Bedenimde dolaşan eller sırtımda gezindi, sütyenimin kopçalarını açtı. Az sonra sütyen de gömleğin akibetine uğradı, fırlatılıp atıldı. Dudaklarını benden kurtarıp omuzlarımdan tuttu, kendinden uzaklaştırdı. Nefes nefeseydik. Bir adım geri attı, mavi gözlerinden ateşler çıkararak çıplak memelerime baktı. Zevkle ürperdim şehvetli bakışlarının altında… 22 yaşındaydım, dimdik duruyordu iri memelerim… Uçları kabarmıştı.

       - “Ohh…” diye soludu. “Kahretsin Gül… Öyle güzelsin ki… Dünden beri aklımdan çıkmıyorsun hiç…”          

       - “Sen de benim…” diye itiraf ettim. “Gece düşlerime girdin…”  Gülümsedi, gözleri hala memelerimde, yüzümde dolaşıp duruyordu.      

       - “Sahi mi? Ne yaptım peki düşlerinde?” Kıkırdadım,

       - “Söyleyemem… Ayıp şeyler işte…” dedim. Eğildi, dudaklarını sağ meme ucuma dokundurdu, inleyip kıvrandım, “Ohhh…”

       - “Hadi söyle, bu güzel, harika göğüslerini öptüm mü böyle?” Sol mememe geçti, bir yandan elleriyle ikisini birden okşuyordu.

       - “Ohhh… Evet… Evet… Öptün… Memelerimi öptün… Uçlarını emdin… Öpüp yalamadığın yerim kalmadı…”

       - “Böyle mi öptüm? Böyle mi?” diye diye bir birini öpüyordu, bir diğerini… Elimi saçlarına götürüp parmaklarımı gür siyah saçların arasında dolaştırdım. Dilinin verdiği haz yetersiz kalmaya başlamıştı. Saçlarından tutup kendime çektim, başını göğsüme bastırdım. O da ağzını kocaman açıp alabildiğince ağzına aldı mememi… Hırpalayarak emiyor, dilinin ıslaklığıyla ağzının içinde meme ucumu okşuyordu. Sürekli inliyordum o emdikçe, yaladıkça… Birini bırakıp diğerine geçiyordu.

        Bir eliyle de ten rengi parlak külotlu çorabımın üstünden bacaklarımı okşuyordu. Okşayarak, sıkarak ilerleyen eli eteğimin altına girdi. Zaten kısacık olan yırtmaçlı eteğim masanın üstünde ikiye ayrılan bacaklarım yüzünden iyice sıyrılmış kasıklarıma gelmişti. Gözlerim kapalı, keşke külotlu çorap giymeseydim diye komik bir düşünce geçti bir an aklımdan…

       Gerçekten komikti, çünkü sabırsız parmaklarını külotlu çorabın ağına geçirdiği gibi bir anda yırttı, koca bir yırtık oluşturdu bacak aramda… Parmaklarını kasıklarımda, çıplak tenimde hissedince inledim. Boğuklaşan sesiyle,

       - “Başka neler yaptım Gül? Buraları öptüm mü? Öpmüş olmam lazım… Hiçbir zaman burayı öpmeden bir kadını bırakmam çünkü… ” dedi. Bunu söylerken eliyle amımı avuçlamıştı. Yine arzuyla kıvrandım.

       - “Ahhh… Evett… Oramı da öptün…”

       - “Anlat bana Gül… Oramı deme, adını söyle… Nerelerini öptüm?”

          Önümde diz çökmüş, bacaklarımı ikiye ayırmış, minik külodumun ağını yana çekmişti. Şehvetle bakıyordu kadınlığıma… Öyle yakından bakıyordu ki nefesinin sıcaklığını hissediyordum. İstekle kıvranırken onun istediğini yaptım,

       - “Amımı… Amımı öptün… Ohhh… Ama rüyaydı o… Düştü… Hadi şimdi gerçekten öp amımı… Yala… Çok özledim… Öyle özledim ki… Bilemezsin Kenan… Hadi…”

       - “Öyle güzel, öyle ıslak görünüyor ki… Altı aydır kocan yok öyle mi? Altı aydır kimse dokunmadı mı buraya Gül? Sevişmedin mi hiç?”

       - “Hayır… Asla… Orospu değilim ben… Kimseyle sevişmedim. Dokunan olmadı bana… Direndim hep… Sen… Sen başkasın… Hadi… Dokun artık… Öp… Yalvartma beni…”

        Öptü… Dudaklarını amımın dudaklarına değdirdiğinde titredim. Dilini dolaştırdığında kasıldım.

       - “Ohhh… Evet, çok özlemiştim bu zevki… Yala… Dilini dolaştır her yerimde… Amımda… Ahhh… Evett…”

        Parmaklarım saçlarının arasında kendime çekiyor, istemsizce inliyor, mırıldanıyordum o amımı yaladıkça… Öyle özlemiştim ki… Fazla uzun sürmedi. Başı bacaklarımın arasında bulutlara yükseldim. Gözlerim karardı. Kendimi geriye, masanın üzerine bıraktım.

        Bacaklarım kasılıp duruyor, adamın başını kıstırıyordum bacak aramda… Sırtımda masanın soğukluğu, amımda dilinin sıcaklığı, içimde kaynayan volkanla dakikalarca kasıldım. Avukat da parlayan gözlerle beni, orgazmımı izledi sabırla…

        Bittiğinde doğruldu, ayağa kalktı. Hala takım elbisesi ve hafif gevşeyen kravatıyla duruyordu. Benim aldığım zevkle hala kasılan, sımsıkı bitiştirdiğim bacaklarımı zorla araladı. Arasına girdi. Pantolonun fermuar sesini duyduğumda yarı doğruldum masanın üzerinde… Arzuyla kısılmış gözlerimle dışarıya çıkan canavara baktım. İki metrelik boyuna yakışır bir alet duruyordu elinde… Uzun… Kalın… Damarlı… Özlediğim… Hayalini kurduğum şey hemen önümdeydi…

        Elimi uzattım. Ateşe değmiş gibi oldu parmaklarım, sımsıcaktı, elimi geri çektim hemen… Elimi tutup aletine götürdü zorla… Avucumda sıcaklığını hissettim yine… Parmaklarımı kapattırdı. Alet tüm sıcaklığıyla elimdeydi şimdi… Okşadım. Kısık gözlerim açılmış, merakla her detayına bakıyordum erkekliğinin… Kocaman bir şapkası vardı. Ucundaki delikte bir damla belirmişti, yalanılası görünüyordu. Kuruyan dudaklarımı ıslattım dilimle…

       - “Sen de beni öpmek ister misin aşkım?” diye fısıldadı. “Sikimi öper misin? Yalar mısın?”

        Konuşamayacak durumdaydım. Heyecanla başımı salladım. Eğildi, sımsıkı sarılıp kendine çekti, masadan kaldırdı beni… Boynuna sarıldım. Zevk sularımdan ıslanmış dudaklarıyla dudaklarımı öptü. Ben de onu… Öpüştük… Belden yukarım çıplaktı. Tenimde takım elbisesinin kayganlığını hissediyordum. Göğüslerim ceketinde eziliyordu.

       Ayaklarım yere değmiyordu öpüşürken… Ağaca tırmanmış koala gibiydim. Bacak aramda, yırttığı külotlu çorabın ağında pantolonun önünden çıkmış, taş gibi erkekliğinin temasını, buyurgan sertliğini duyunca titredim. Bacaklarımı aralayıp apış arama aldım o sertliği… İkimiz de inledik zevkle… Yine zevkten başım dönmeye başlamıştı.

        Sonunda dudaklarımı öpmeyi bıraktı. Gözlerimiz kenetlendi. Kollarının baskısını hafifletti. Ben de boynundaki kollarımı çözdüm. Yavaşça aşağıya bıraktı beni… Çıplak göğüslerimin kabarmış uçları takım elbisesinin ceketine sürtünerek aşağıya indim. Ayaklarım yere bastı, ben durmayıp alçaldım, önünde diz çöktüm.

        Az önce kasıklarıma bastıran koca siki gözlerimin önündeydi şimdi… Saçlarımdan tutup başımı yaklaştırdı. Haşmetli aletinin başına saygıyla bir öpücük kondurdum önce… Çekildim. Bir daha öptüm. Bir daha… Dudaklarımın temasına dilimi kattım. Şapkanın kenarlarında, damarlı gövdesinde dolaştırdım dilimi… Islattım her yerini…

        Ağzımı kocaman aralayıp dudaklarımın arasına almaya çalıştım. Biraz zorlansam da başardım. Sanki elimi yumruk yapıp ağzıma sokmuştum. Burnumdan nefes almaya çalıştım. Hafif uzun kıllarla kaplı kasıklarındaki erkek kokusu ciğerlerime doldu. Kokuyu duyunca daha da ateşlendim. Ağzımın içindeki erkekliği somura somura emmeye başladım.

      Emdim, çıkardım, yaladım, tekrar ağzıma alıp somurdum. Birbuçuk yıllık evliliğim süresince azgın kocamdan öğrendiğim ne numara varsa uyguladım avukata… Alttaki toplarını parmaklarımın arasına alıp okşayınca, parmaklarımı arkaya doğru biraz gezdirince koca adam kıvrandı, iki büklüm oldu. Homurdandı,

       - “Ahhh… Gül… Gül… Harikasın… Neler de biliyorsun sen böyle… Bırak artık… Böyle boşalmak istemiyorum…”

        Zorla sikini çıkardı, ağzımdan kurtardı. Koltuk altlarımdan tutup havaya kaldırdı beni… Masaya oturttu tekrar… Ceketini çıkardı attı. Kravatını da… Gömleğinin düğmelerini çözerken ben de telaştan titreyen ellerimle pantolonun kemerine asıldım. Baksır küloduyla beraber aşağıya sıyırdım.

       Az sonra bacaklarımın arasında çırılçıplaktı erkeğim… Önünde bana hedeflenmiş kalın mızrağıyla aşk tanrısı gibiydi.

      Geldi, bacaklarımın arasına girdi, sikinin başını benim arzuyla dudakları titreyen amıma sürttürdü. Gözlerim kapandı zevkten… Titredim… Bu koca şeyi örümcek bağlamış amıma nasıl alacaktım bilmiyordum ama erkeğim bir yolunu bulurdu elbet… Kendimi ona, onun tecrübeli ellerine bıraktım. O da gereğini yaptı zaten…

        Sikinin yumruk gibi başını am dudaklarımın arasında dolaştırdı bir süre… Gövdesi boyunca gidip geldi. Kabarıp sertleşmiş klitorisime sürtünüp durdu damarlı siki… Beni zevkten kıvrandırdı. Zevkten delirtti.

       - “Hadi artık, dayanamıyorum… Ne yapacaksan yap… İçime gir… Lütfen…” diye yalvardım umutsuzca…

          Gerçekten dayanamaz hale gelmiştim. İçimden sular akıyordu. Bir an önce içime girmesini, kalınlığıyla doldurmasını istiyordum. Sonunda benimle oynamayı bıraktı erkeğim… Başıyla girişimi zorladı. Bastırdı. Külotlu çorabın izin verdiğince bacaklarımı açtım, sonuna kadar… Misafirimi karşıladım. Aylardır hasret kaldığım… Özlemle beklediğim…

         Zorlaya zorlaya girdi içime… Islak amımda santim santim ilerledi… İlerledi… İçimi doldurdu kalınlığı… Gözlerim zevkle kapandı. Onun haşmetli sikinin içimi dolduruşunu vücudumun her hücresinde hissetmeye çalıştım. Yarıya kadar soktu. İyice zorlanıyordu. Boynuna sarıldım, nefes nefese mırıldandım kulağının içine,

       - “Dur… Lütfen… Bekle… Birbirlerine alışsınlar… İçim… Amım yırtılacak gibi sanki… Ohhh… İkiye ayırdın beni…”

        İsteğimi yerine getirdi. Bekledi. Minik kımıldanışlarla yerini korudu. Bir santim geri çekildi, tekrar soktu. Dudaklarım buz gibiydi. Ağzım açık, nefes almaya çalışıyordum. Ateşten dudaklarıyla soğuk dudaklarımı ısıttı. Yaladı, öptü, dilimi okşadı ağzımın içinde…

        Benim ateşim tekrar yükselmeye başladı. Sikinin ileri geri hareketleri hızlandı, daha çok içeri girmeye çalıştı. Biraz daha… Biraz daha… Derken bir anda kökledi sikini…          

       - “Aahhh…” diye inleyip boynuna kapandım. Dibime kadar girmişti amıma… Kasıklarımız birbirine yapıştı. Kulak memelerimi, boynumu öptü,

       - “Özür dilerim, dayanamadım. Öyle dar ki amın… Ohhhh… Dayanamadım…” diye fısıldadı.

       - “Mmmm… Aldırma sen bana… Devam et… Ohhh… Öyle uzun zaman oldu ki… Daralmış işte amım… Amım örümcek bağlamış… Senin sikin de… Öyle büyük ki… Öyle güzel ki… Devam et… Çok güzel… İçimi doldurdu… Oohhhh… Başı yumruk gibi amımın içinde… Hissediyorum… Bütün duvarlarımda… Sürtünüyor… Zevk veriyor… Ooohhh… Zevkten ölmek üzereyim… Başım dönüyor… Geliyorumm…”

        Bacaklarımı beline doladım. Kasılıyordum devamlı… Orgazmın zirvelerinde uçuyordum. Kenan’ın umurunda değildi. Sikini sokup çıkarmaya, pompalamaya devam ediyordu beni… Boşalmam bittiğinde kaldırdı beni masadan… İçimden çıkmadan, ayakta koca sikini amıma sokmaya, kalçalarımı pençeleriyle mengene gibi tutup sikinin üstünde indirip kaldırmaya başladı. Kazığa oturtuyordu sanki beni…

        Tamamen indirdi sonra… Sikini amımdan çıkardı. Nefes nefeseydim. Nazikçe döndürdü, masaya çevirdi. Omuzlarımdan tutup çıplak göğüslerim masaya yapışana kadar bastırdı. Arkama, kalçalarıma bastırıp duran erkekliği çıldırtıyordu beni… Sonra eteğimi kaldırıp külotlu çorabımın yırtık ağıyla külodumun ağı arasında yönünü buldu o erkekliği… Ateşten başını arkamdan amıma dayadı. İçinden sular fışkıran amıma bir hamlede soktu.

        “Aaahhh..” diye bir çığlık kopardım. “Sikin… Sikin canımı yaktı… Acıttın…” diye inledim.

        Cevap bile vermedi hain… Mızrağını sonuna kadar sapladı daracık amcığıma… Gidip gelmeye başladı… Üzerime eğilmiş, sırtımı öpüyor, alttan memelerimi mıncıklıyordu gidip gelirken…

        “Uhhh… Böyle rahat değilim…” diye homurdandı kulağıma…

        Sikini çıkarıp geri çekildi. Eteğimin altından ellerini soktu, külotlu çorabı tutup bir hamlede sıyırdı altımdan… Dizlerime kadar indirdi. Tanga külodumu da koparıp aldı. Belimdeki eteğim ve dizlerime inen külotlu çorabımla silahına açık bir hedef haline gelmiştim şimdi…

        Bir an arkamda eğildi, başını kalçalarımın arasına gömdü. Islak dilini minik deliğimde hissedince bir zevk çığlığı kopardım. Bir iki dil atıp tekrar kalktı, sikini tekrar amıma dayadı, tekrar soktu içime…

        Amımda gidip geliyordu şimdi… Böyle daha rahattı… Kalçalarıma vurup duruyordu kasıkları… İki eliyle belimden, eteğimden tuta tuta, amımı yara yara sokup çıkarıyordu sikini amıma… Hızlandı… Hızlandı… Boşalmak üzereydi. Ben de yükseliyordum yine… Yine orgazm olmaya başladım. Bitmek bilmedi kasılmalarım… Neden sonra birden aklıma korunmasız girdiği geldi. O da sona yaklaşmıştı artık… Telaşla seslendim,

       - “İçime değil… Hayır… Korunmuyorum…” diyebildim.

        Gitti geldi, gitti geldi… Sonunda tam siki iyice kalınlaşıp darbeleri canımı yakmaya başlamıştı ki, aniden çıktı amımdan… Ayı gibi homurdanarak boşalmaya başladı. Belimde, sırtımda döllerinin sıcaklığını hissettim. Yağmur gibi yağdırıyordu üstüme…

         Biraz sakinleşince doğruldum, ona döndüm… Ayakta duruyordu, amımdan çıkan siki pırıl pırıl parlıyordu, ucunda, şapkasında dölleri duruyordu. Hala ucundaki delikten spermlerinin aktığını gördüm. Diz çöktüm önünde… Başını ağzıma alıp son damlaları da ben emdim, yuttum. Dilimle aletinin şapkasının kenarlarında duranları sıyırıp aldım. İnleyerek saçlarımı okşadı ben sikiyle ilgilenirken…

        İşim bitince kalktım. Yüzyüze durduk. Sarıldı, dudaklarımdan öptü. Sırtımdaki spermlere değmişti parmakları… Masaya uzanıp kağıt mendil çıkardı kutusundan, güzelce sildi sırtımı… Eğilip yerden gömleğimi ve sütyenimi aldı, bana uzattı giyinmem için… Yırtık külodumuysa alıp dudaklarına götürdü, öpüp yerden aldığı ceketinin iç cebine soktu.

        İkimiz de giyindik. Konuşmuyorduk hiç… Çantamı alıp minik aynada makyajımı kontrol ettim, rujumu tazeledim, saçlarımı düzelttim. Dudaklarım berelenmiş, şişmişti öpüşlerinden… Ne hissedeceğimi bilemiyordum.

       Buraya öfkeyle, onu terslemek için, orospu olmadığımı, beni parayla satın alamayacağını söylemek için gelmiştim. Oysa tam tersi olmuştu. Azgın bir orospu gibi, ufak bir direnmeyle kendimi onun kollarına teslim etmiştim. Bana sahip olmuştu. Hem de defalarca… Orgazm manyağı yapmıştı beni… Yorgunluktan dizlerim titriyordu.

        Ama evli bir kadındım ben… Kocasının tek başına bıraktığı bir kadın da olsam, evliydim. Namusumu korumam gerekirken bir orospu gibi davranmıştım. Evde hasta yatağında beni bekleyen annesi, o  yaşlı kadın geldi gözümün önüne… Kocamdan önce onun karşısında suçluluk duyacaktım.

        Avukat masanın köşesine oturmuş beni izliyordu. Başımı kaldırıp baktım, bana yönelttiği mavi gözlerindeki sevecen ışıltıyı gördüm. Aklımı okumuştu sanki… Ellerimden tutup kendine çekti, sarıldı.

       - “Kendini suçlu hissediyorsun, biliyorum…” dedi. “Yapma… İkimiz de istedik bunu…”

          Sevgiyle, yavaşça dudaklarımı öptü. Kollarının arasına minik bir kedi gibi sokuldum. Gözlerimden yaş akmaya başladı,

       - “Kenan… Ben… Evli bir kadınım… Kocam…” dedim, dudaklarıma parmaklarını bastırıp susturdu.

       - “Senin evliliğin, kocan kumar masasına oturduğunda bitti zaten Gül…” dedi. “Seni kötü durumlara düşürdüğünde bitti. Artık ona bir şey borçlu değilsin. Bitti her şey… Sen bana bırak… Artık kimse üzemeyecek seni… Bundan sonra ben varım… Hadi, ağlama artık…“

        Yanaklarımdan akan yaşları dudaklarıyla içti. Kollarında sakinleştim. Geç olmuştu… Makyajımı tazeledim. Bürodan çıktık.

        Birbirimize sarılarak dışarıya çıktığımızda içimden mutluluk fışkırıyordu.

        Yeni bir hayat beni bekliyordu. Avukatımla beni…

Selam, ben Güney. 31 yaşındayım. Seks'e hep çok düşkün olmuşumdur. En büyük hayalim ise grupsex yapmaktı, özellikle de karımla, yani karımı başka bir erkekle birlikte sikmekti. Karımla bu konuda çok konuşmamıza ve fantazi yapmamıza rağmen, karım reelde buna yanaşmadı.

İnternette sahte bir Profil açıp, insanlarla sohbet etmeye başladım. Benim gibi, karısı grup istemeyen birsürü erkek olduğunu gördüm. Genelde tek seferlik sohbetler oldu, ama birisiyle uzun zaman sohbetimiz devam etti. Adı Burak idi. İstanbul'dan. Önce evli olduğunu söylemişti. Zamanla sohbetimiz ilerleyince, karısından boşandığını, ama benim yaşadığım şehir olan Kastamonu'da evli bir kadınla ilişkisinin olduğunu, onunla evli bir çiftle grupsex yapmak istediğini söyledi. Karımın bu sohbetlere katılmadığını bildiği için, sadece fantazi ve resim paylaşımlı sohbetler ettik. 4-5 ay kadar sonra, Burak, Kastamonu'daki sevgilisi (Yasemin) ile görüştüğünü, ben istersem 3'lü grup yapabileceğimizi söyledi.

Ben Yasemin'i hiç görmemiştim. Sadece Burağın anlattıklarından, kadının çok isterik ve azgın olduğunu biliyordum. Yasemin, her türlü fantaziye açık, kocasıyla sex konusunda sıkıntısı olan, 27 yaşında, türbanlı bir bayanmış. Küçük memeli ve küçük götlü, 1.68 boyunda, 50 kiloda, kumral bir kadınmış. Burak, Yasemin'le internetten tanıştıklarını, yaklaşık 2 yıldır görüştüklerini, bir kez Burağın ortağıyla 3'lü yaptıklarını söylemişti. Hiç görmemiş olmama rağmen, Burağın anlattıkları Yasemin'i çok istememe sebep olmuştu. Yasemin'in sert sikilmekten hoşlandığını, sexte herşeye açık olduğunu, götten sikilmeyi ve oral sex yapmayı çok sevdiğini öğrenmiştim. Bunu okuyan her erkek, böyle bir orospuyu ben gibi arzulamıştır eminim.

Burak'la, karımın şehir dışında (Annesinde) olduğu bir Pazar gününe anlaştık. Burak Kastamonu'ya geldi, buluştuk. Yasemin'i de anlaştığımız yerden arabaya alıp, evime geçtik. Yasemin türbanlı, zayıf ve hoş bir bayandı. Evde birkaç dakika havadan sudan sohbet ettik. Sonra ben odadan çıkınca Yasemin peşimden geldi ve koridorda dudaklarıma yapıştı. Bana tecavüz edercesine öpüyordu. Ben de karşılık verdim ve hemen bir elimi götüne, bir elimi memelerine attım. Elbiselerinin üstünden sertçe okşayarak öpüşüyorduk. O da boş durmuyor, pantolonumun üstünden yarağımı okşuyordu. Benim heyecanım tarif edilemezdi. Hem daha 10 dakika önce tanıştığım evli bir bayanla sevişiyordum, hem de ilk kez grup yapacaktım.

Koridorda Yasemin'le ayakta birbirimizi soyarken Burak yanımıza geldi. O da arkadan Yasemin'in kalçalarını okşamaya başladı. Sonra da Yasemin benle sevişirken Yasemin'i soymaya başladı. Yasemin pantolonumu indirip yarağımı ağzına aldı. Hiç yarak görmemiş gibi sakso çekiyordu, bu kadar isterik ve azgın bir kadını ilk kez görüyordum. Burak onu soyunca, Burak'la öpüşmeye başladı ve bana arkasını döndü. Ben de hemen küçük götünü avuçladım ve alttan amına yarağımı bir iki sürttükten sonra amına girdim. Amı oldukça sulanmıştı ve kolayca aldı yarağımı. Yasemin bir taraftan da Burağın pantolonunu indirip ona sakso çekmeye başladı. O sırada biz Burakla göz göze geldik. Aramızda mükemmel bir orospu vardı ve ikimiz de uçmuştuk. Sexte bu kadar rahat, azgın ve hiçbirşeye hayır demeyen, tabusuz, sınırsız bir kadın var deseler inanmazdım.

Koridorda ayakta yasemin Burağın sikini yalarken bir süre amından siktim. Burak daha önce Yasemin'in götten sikilmeyi çok sevdiğini ve girerken rahat olmamı, canı yansada devam etmemi söylemişti. İlk boşalmam ve bu heyecanlı ortamdan dolayı kısa sürecekti. Götünde boşalmak istiyordum. Amından çıkarıp göt deliğine yerleştirdim yarağımı ve yavaş yavaş yüklendim. Yasemin'in suratında acı ifadesi vardı ve “Offff!” diye inliyordu, ama hiç dur falan demedi. Ben de yüklenmeye devam ettim ve yarağımı götüne tamamen soktum. O gene Burakla öpüşüyor ve arada da Burağın yarağını yalıyordu. Birkaç dakika götünden büyük bir zevkle siktim ve götüne boşaldım. Ayakta yorulduğumuz için orda bıraktık. Ama gün uzundu, birer duş alıp, giyinmeden havlularla kahvaltı yapıp, biraz sohbet ederek dinlendik.

Sonra salona geçip koltukta gene öpüşmeye başladık. Yasemin iki erkeğin arasında çok rahat çok istekli idi. Böyle isterik bir kadın olamazdı. 10 kişi sikse zevkten kudurur ama itiraz etmezdi. Bu sefer koltukta Yasemin yarağımı yalarken, Burak amını sikmeye başladı. Amındaki yarağın zevkiyle kuduran Yasemin, gözüme bakarak, beni ağzıyla uçuruyordu. Bu pozisyon karımla en çok yaşamak istediğim pozisyondu. Ben karımın ağzına verirken, bir başka erkeğin de karımı sikmesiydi. Bunu karımla yapamamıştım, ama Yasemin'le harika bir grup yapıyorduk.

Sonra Yasemin, ben yatarken yarağımı amına alarak üstüne oturdu, Burak ta sırtını öperek götüne girmeye başladı. Tost yapmıştık Yasemin'i. Orospu o kadar zevk alıyordu ki, inlemelerini ve bağırmalarını komşular duymasın diye dudaklarını öpmeyi bırakamıyordum. Memeleri de ufak olmasına rağmen uçları fındık gibi ve sertti. Ellerim de memelerini avuçluyor ve uçlarını parmaklarımın arasında sıkarak canını yakıyordum. Bu onu dahada kudurtuyordu. Biraz sonra Burak Yasemin'in götüne boşaldı. Ben de amından sikmeye devam ederken, Yasemin gözüme bakarak sanki delirmiş gibi sarsılarak ve inleyerek boşaldı.

O ince çıtıpıtı kadının böyle değişebilemesi beni çok şaşırttı. Orgazm olurken resmen gözleri kaymış, kendini kaybetmişti. Ben de birkaç dakika sonra amına patladım. Korunduğunu bildiğim için amına büyük bir zevkle boşaldım. Burak yol yorgunu olduğu için dinlendi. Biz Yasemin'le banyoya gittik. Onu kendi ellerimle heryerini okşayarak yıkadım. Dudaklarını da kemiriyodum resmen, tabii kaltak ta benimkini. Önümde çöktürüp suyun altında verdim ağzına. Beni yalayarak boşaltacaktı. Tam boşalırken ağzından çıkarıp, ilk kez bir kadının suratına 31 çekerek boşaldım. 3. kez boşalmama rağmen bayağı bir sperm fışkırmış, yüzüne gözüne saçlarına dağılmıştı. Yasemin'in çok zevk aldığı belliydi.

Dinlenirken sohbet ettik gün boyu. Kocasının seks yapmayı sevmediğini, hiç sikmese aklına gelmediğini anlattı. Ama o çok azgındı. Zaten kocası yeterince sikse bile, ben onun tek erkekle doyabilceğini düşünmüyordum.

Sabah 8:00'de buluşmuştuk ve Yasemin eve akşam 17:00'de dönmek zorundaydı. O saate kadar evde çıplak dolaştık. Mutfakta, banyoda, salonda… dinlendikçe oynaştık ve seviştik. Burak'la beraber tost yapmadık birdaha, ama üçümüz beraber duşta da sikiştik. Hayatımda hiç bu kadar azgın olduğumu hatırlamıyorum. Yaseminin her deliğini defalarca siktim, 5 yada 6 defa boşaldım. Onlar gittiğinde de yorgun ve mutlu bir şekilde, yaşadığım rüya gibi günü düşünerek ve birgün karımı da Tost yapabilmeyi hayalleyerek uyudum :)

           

          Saat 08.30 uyandık. Üzerindeki ip askılı gecelik üstünden çıplak omuzlarını, boynunu, kollarını okşamaya başladım tüy gibi. Karımın en sevdiği şeydir bu. Kedi gibi mırıldanmaya, her tarafında hafif hafif gezinen parmaklarımın doğrultusunda vücudu dalgalanmaya başladı. Sikim sertleşmeye başladı anında… 

          Alttan pijama altını dizine kadar sıyırdım. Pembe külodunu da çıkarmadan, kenarlarından ortaya doğru sıvazlayıp tanga haline getirdim. Karımın bu küloduna bayılıyorum. Kenarları ince dantelli, şeker pembesi bişi…

          Öyle harika bir görüntü oluştu ki… Yapılı etli omuzlardan bele doğru bir incelme, ince belden geniş kalçalara harika bir kavislenme… Yuvarlacık etli butlar… Üstüm çıplak yatmıştım, altımdaki eşofmanı sıyırıp atıverdim, benim ufaklığı arkadan bacak arasına yerleştirdim. Sikimin kafasıyla arka deliğine, amına baskı yapmaya başladım. Baktım külodun üstünden olmayacak sıyırıp atıverdim. Üstündeki siyah şeyi de çıkardığımda çırılçıplak kaldı kucağımda…

          İki kaşık gibi yatar vaziyette okşamaya devam ediyorum. Sikim arkadan apış arasında, ıslanmaya başlayan amcığına sürtüyorum. Ellerim omuzlarında, saçlarının arasında dolaşıyor. Omuzlarını tutup parmaklarımla hafif hafif acıtmadan masajımsı hareketlerle ovalıyorum. İnliyor durmadan…

          - “Ne istiyorsun?” diyor.

          - “Ne istediğim belli değil mi?” diyorum kulağına eğilip üflerken memelerini avuçluyorum, uçlarını sıkıyorum.

          - “İstemiyorum” diyor. “Bırak biraz özleyelim. Daha yeni yaptık.”

          - “Ben özledim işte…” diyorum. “Bak sikim taş gibi oldu, özledik ikimiz de seni…” Kulak memesini yaladığımda huylanıp kaçırıyor kulağını dilimden… “Hem sen ne azgın orospusun… İstemiyorum diyorsun, içine yarak girdiğinde hemen sulanmaya başlarsın merak etme…”

          - “İstemiyorum yaa… Bırak… İşim var, banyo falan çıkarma başıma… İşine gitsene sen…”

          - “Benim işim sensin aşkım… Seni sikmek istiyorum.”

          - “Ben de kahvaltı yapmak istiyorum. Karnım aç…”

          - “Benim de karnım aç karıcım… Önce ufaklığın karnını doyuralım, sonra kahvaltı yaparız. Hadi bırak kendini…”  

          Piçliğine, sikimi arka deliğine bastırıp kasıklarımla kalçalarını okşuyorum, uzamaya başlayan kıllarımı çıplak kabalarına sürtüyorum. Omuz masajına, okşamalara da devam tabi… Elbette istiyor o da… Yoksa bu kadar soymama, çırılçıplak bırakmama izin vermezdi. Daha ilk hareketimde kestirip atardı. İstiyor orospu… Sikişmek istiyor o da… Elimi önden sokup kasıklarını yokluyorum. Parmaklarımı bastırıp klitorisini okşuyorum, ıslaklığı hissediyorum.

          - “Bak, amın ıslanmış işte… İstiyorsun sen de…”

          - “Hayır, istemiyorum. Her zaman ıslak o…”

          - “Hayır, yeni ıslandı. İstemese ıslanmaz bilirim ben…” diyorum. “Bırak amına gireyim, içine girdikten sonra hayır demez o… Yeter ki bir kere gireyim…”

          Bingo… Dönüp sırtüstü yatıyor yatakta… Memeleri kabarmış, meme uçları dikilmiş. Amcığı şişmiş gibi sanki, yumruk gibi olmuş bacaklarının arasında… Dirseğimin üstünde bu nefis manzarayı seyrediyorum. Eğilip memelerini okşayıp benden taraftaki sağ memesini yalamaya, ucunu dudaklarımın arasında kıstırmaya başlıyorum. Karım da inlemeye başlıyor anında…

          Elimi apış arasına atıyorum bu arada… Avuçluyorum, orta parmağımla klitorisine bastırıp okşuyorum… Kıvranıyor, inliyor… Elini uzatıp sikimi avuçluyor. Benim ufaklık kalkmış, sertleşmiş, hazır vaziyette… Okşayıp sıkıyor.

          - “Nasıl? İstediğin gibi olmuş mu?” diye soruyorum.

          - “Evet…” diyor.

          - “Hadi o zaman, inmeden sokayım sana onu… Sikeyim bir güzel…”

          - “Konuşma terbiyesiz terbiyesiz…” diyor.

          Kalkıp malzemeyi alıyor sakladığımız yerden. Durex yani. Yattığım yerde havaya dikilmiş yarrağıma önce prezervatifi geçiriyor, sonra da bacaklarının arasına alıp amını geçiriyor. Islak amında yağ gibi kayıyor sikim… Sıcaklığı yakıyor sikimi… İnliyorum anında…

          - “Oohhh…” diyorum. “Sıcacık amcığın, kızmış yine…”

          - “Öyle mi?” diyor. 

          - “Evet aşkım… Fırın gibi amın… Sikimi yakıyorsun…”

          Oturup kalkmaya başlıyor. Her zamanki gibi sikimin üstünde kalça dansı yapıyor orospu. Bitiyorum zevkten… Bir süre böyle devam ediyor. Yoruluyor. Üstüme yatıp kollarını dinlendiriyor. Ellerimle kalçalarını tutup pençeliyorum, alttan sikimi sokup çıkarmaya devam ediyorum. Dinlenince doğruluyor, elimi aramıza uzatıp am dudaklarını aralıyorum, klitorisinin kasık kıllarıma iyice temas etmesini sağlıyorum. İnliyor bir anda…

          - “Ooohhh…” 

          - “Nasıl, güzel mi? Zevk almaya başladın di mi?”

          - “Evet, zevk aldım. Ama şu kıllarını kesmesen daha çabuk zevk alıcam. Kısaltma şunları…” Elini uzatıp yokluyor sikimin dibindeki kılları… “Bak hala uzamadılar. Bir daha kesme sakın… Benim onlar… Onlar uzun olunca daha çok zevk alıyorum. Girip çıkarken okşuyor benimkini…” 

          - “Tamam, senin olsun. Daha da uzamazlarsa gidip hazır uzamışlarından bulurum sana karıcım, merak etme…”

          - “Sapık koca… Senin sikini istiyorum ben… Başkasını değil…”

          - “Hadi kapat gözlerini… Bak altında Behlül var şimdi… Onun kılları uzundur, seni o sikiyor şimdi… Deniz kenarındaki villaya götürmüş seni, sikiyor… Ooohhh…”

          Ses çıkarmıyor, inip kalkmaya devam ediyor. Kalçaları çalkalanıyor, amını dipleyip sürtüyor kasıklarıma… Hareketleri yavaş,

          - “Aşkım, yoruldun sen… Bırak biraz ben sikeyim seni…” diyorum. Hemen iniyor üstümden, yana devriliyor. Bacaklarını aralayıp ıslak amcığını avuçluyorum, okşuyorum. Kıvranıyor.

          İçine giriyorum. Gidip gelmeye başlıyorum. Kalçalarımı sağa sola, öne arkaya yaylandırıyorum. Oohhh.. Nefis… Am duvarları bitiriyor beni zevkten… Bir süre daha bu şekilde sikiyorum karımı… İnliyor zevkten…

          

          Üzerine tüm ağırlığımla bırakıyorum kendimi… Kolumu boynunun altından geçirip omuzlarını sımsıkı sarıyorum. Kollarımın arasında kıpırdayacak, kaçacak yeri yok şimdi. Yüz kiloluk, üstünde gidip gelen, amına bastıra bastıra girip çıkan ağırlığın altında nefesi kesiliyor, ağzını açıp nefes almaya çalışıyor. Bu vaziyette daha tahrik olduğunu hissediyorum, biliyorum. Kulağına eğilip dilimle kulak deliğinde, kulak memesinde dolaşırken fısıldıyorum,

          - “Kim var üstünde şimdi?” diyorum. “Kim sikiyor seni? Kıvanç mı?” Pompalamaya devam ediyorum bu arada… Tempoyu sürekli değiştiriyorum. Kısa kısa, uzun uzun, hızlı hızlı… Sürekli… Durmaksızın… “Yoksa Doktor mu? Söyle… Kim sikiyor seni… Kimin yarrağını yiyorsun?”

          - “Hiç biri… Senin sikini yiyorum… Senin… Geliyorummm…” diyor, kıvranmaya başlıyor. 

          Hay bin Haydar Dümen… Geç boşalma… Veya karımın erken boşalması… Yine hazırlıksız yakalandım. Benim geleceğim yok gibi… Bakayım, biraz daha hızlanıp diplesem orgazm olur muyum acaba? Pompala… Bastırr… Hayırr… Olamazz… Karım orgazm oluyor ve bende tık yok… Uğraşmama gerek yok artık. Biliyorum, gelmez benimki… Karım altımda kıvranıyor hala… Sikimde amının kasılmalarını hissediyorum ama nafile… Terlemişim iyice… Performans? Acil spor yapmalıyım.

          Karım iyice boşalana kadar bekliyorum. Sonra sikimi çıkarıyorum içinden… Prezervatifi çıkarıp atıyorum. Vavvv… Yorulmuşum. Banyoya gidiyorum. Vayy… Bir büyük şişe kadar işiyorum. Demek sebep buymuş… Hay allah… Keşke önce tuvalete girseydim. İdrar kesesi dolu diye mi boşalamadım yine… Sikimi yıkıyorum, temizliyorum. Krem bitmiş. Şampuan alıyorum kremlisinden… Bir parça tuvalet kağıdı… İçeriye geliyorum, yatağa karımın yanına uzanıyorum. Görevini biliyor o da… Biraz sikimi okşayıp öpüyor. Saçları kasıklarımda…

          - “Dilini göster bana…” diyorum.

              

          Gösteriyor kısacık, sonra ucunu dolaştırıyor sikimde… Bizde öyle emme manifoldu gibi ağza alma, emme yok maalesef… Sırf bu yüzden bi gün kaçak et kesecem valla… Kenarından yalıyor, ıslak dilini hissedince kıvranıyorum…

          Sonra şampuandan avucuna alıp sikimi sıvazlamaya başlıyor. Başı eğilmiş, saçları kasıklarımda… Parmakları kaygan kaygan, amcık gibi zevk veriyor. Taşaklarımda ellerinin, dudaklarının sıcaklığını hissedince ben bitiyorum zaten… Kasılmaya, boşalmaya başlıyorum. Hemen yan taraftaki tuvalet kağıdını tutuyorum sikimin başına, menileri boşaltıyorum.

          İşte böyle dostlarım… Bizim evdeki sikişin bugünkü hikayesi böyle… Pek pornolarda seyrettiklerimize, bloglarda yazan hızlı hatunların yaptıklarına, anlattıklarına, sizin yaşadıklarınıza benzemiyor değil mi? Aahhh… Ah…

 

               37 yaşında evli bir bayanım. Eşim özel bir şirketi olan, zengin bir adam ve bir o kadar da işini seven ve işinden fazla zaman ayıramayan bir erkek… Benim şoförlüğüm yoktu. Eşime her seferinde ben de araba kullanmak istiyorum diye çoğu kez tekrarlamıştım.

              Eşim biraz sinirli birisidir. Bir keresinde öğretmek için binmiştik arabaya, arabayı çarpmıştım ve kızıp bir daha bana öğretmek istemedi. Ben devamlı ısrarcı oluyordum ve bu laflarımdan bıkmıştı. En sonunda onu ikna etmeyi başarmıştım.

               “Tamam, sana bir şoför bulacam öğretsin” dedi.

               “Başkasını istemiyorum, neden sen öğretmiyorsun?”

               “Vaktim yok, bir de gene kızdırırsın beni..”

               “Kimi bulacaksın?”

               “Önce bir ehliyet kursuna yazıl bakalım”

               Özel bir kursa gidip kaydımı yaptırdım ve ilk derslerime başladım. İlk günler sıkılmıştım. Fakat bir iki ders sonra alışmış ve arkadaşlar edinmiştim. Eşim akşamları

               “Dersler nasıl gidiyor?” dediğinde

               “Hep ders ama hiç araba kullanmayacak mıyım?” dedim.

               “Yakında direksiyon dersi başlar, öğrenirsin”

              

               Derste yanımda oturan bir bayan arkadaşla konuşmaya başladık. Daha önce hiç araba kullanmadığını, ama bir direksiyon öğretmeni olduğunu, çok iyi araba kullanmasını öğrettiğini, bana da belli bir ücret karşılığı ders verebileceğini anlattı.

               Ders bitiminde buluştuk o kişiyle…  40 yaşlarında olgun biriydi ve benim de öğrenmek istediğimi söyledi arkadaş… Saat ve ücret konusunda anlaştık. Dersten sonra hemen o gün ilk direksiyon dersimiz başlamıştı. Eşimin arabası gibi değildi,

               “Yerli araba ve bunda öğrenmesi daha kolay…” dedi Cemal bey. Beni direksiyona geçirdi ve anlatmaya başladı. Fren gaz ve debriyaj derken arabayı çalıştırdım. O gün arabayı çalıştırması, kullanması, yürütmesi bir saat boyunca çalıştık. Ertesi gün buluşmak üzere dersi bitirdik, eve geldim. Eşim

               “Neşelisin bugün…” dedi akşam eve gelince…

               “Evet, kurs güzel, bugün araba kullandım…” dedim ve olanları anlattım.

               O gece  yatağa girdiğimde eşimle sevişmek istedim. Fakat o yine hesaplarla ilgileniyordu. Bir haftadan fazla olmuştu yatmamıştık. Öylesine canım sevişmek istiyordum ki… Fakat eşim yorgun olduğunu bahane edip sevişmekten kaçınıyordu. Ben de ısrar etmeyi bıraktım, yatıp uyudum.

                

sexysexnsuch: I’ve become a flasher. Megan x

               Ertesi gün kursa gitmek için hazırlandım. Saclarımı saldım ve kendime özen göstererek, şık bir etek ve gömlek giydim. Kurstan sonra Cemal ile buluştuk. Cemal  bu sefer geniş ve rahat bir yolda araba kullandırmaya başladı. İki gün içinde birbirimize ısınmış, ,kaynaşmıştık. Bir saatle sınırlı kalmamaya başlamıştı derslerimiz. Ben de araba kullanmaktan zevk alıyordum. Her seferinde daha rahat kıyafetler seçiyordum kendime… Eşimle hala bir seks yaşantımız  yoktu ve üstüne üstlük iş gezisine çıkmıştı.

               Cemal ile artık rahat hareketlerde bulunuyor şakalaşıyorduk. Onun da  giyimi değişmişti. Güzel giyiniyor kokular sürüyordu.

               “Yarın size başka bir arabayla öğretmek istiyorum.” dedi ve o akşam ayrıldık.

               Eve gidip güzel bir duş aldım. İçimden ertesi gün sanki başka bir türlü geçecek gibi geliyordu. Güzelce temizlendim, kokulandım, hazırlandım. Ertesi gün kursa gitmedim. Yırtmaçlı dekolte bir elbise, yüksek topuklu ayakkabılarımı giydim. 

              

               Direk olarak Cemal’le buluştuk. Cemal  bu kez  siyah çok güzel bir arabayla gelmişti, camları bile koyu siyah renkteydi.

               “Nasıl, beğendin mi?” diye sordu.

               “Güzel” dedim.

               Arabaya binip beni güzel bir piste getirdi. Yer değiştirdik, direksiyona ben geçtim ve kullanmaya başladım. Ayakkabı topukları yüksek olduğu için eteğimin yırtmacı açıldı. Bacaklarım gözüküyordu ama hiç farkında değilmiş gibi davrandım. Viteslere geçirirken bazen şaşırıyordum. Eliyle elimi tutup göstermeye, yardım etmeye başladı. Elime yabancı bir erkek eli değdiğinde ilk tepkiyle irkildim, içim ürperdi. Yarım saat gezdikten sonra

               “Çok iyi gidiyorsun. Şimdi biraz mola verelim. Hadi bakalım, ödül olarak yemekler benden bugün…” dedi ve arabayı alıp güzel bir yere gittik. Ağaçlar, piknik masaları harika manzaralı bir yerdi. Arabanın bagajından mangal çıkardı. Hazırlıklı gelmiş. Güzelce ateşi yakıp  etleri  pişirmeye başladı. Ben de getirdiği malzemelerle salata yapıyordum. Çimenlerin üzerine güzel bir sofra kurdum. Oturduk ve yemeye başladık.. Cemal yeni kızarttığı bir parça eti eliyle tutup bana uzattı ve

               “İlk sen tadına bak…” dedi ve eliyle ağzıma getirip kendi verdi. Ben de ağzıma aldığımda

               “Oh, çok sıcakmış…” dedim.

               Yere serdiğimiz örtünün üzerinde oturuyorduk. Ayakkabılarımı çıkarmıştım. Çok rahat hareket ediyordum yanında.. Çok samimi olmuştuk. birbirimize şakalar yapmaya başladık. Kendimi adeta bir liseli kız gibi çok heyecanlı hissediyordum.

               Yemekten sonra kalkıp yürümeye başladık. Ağaçların, yeşilliklerin arasında dolaştık. Bir çeşmenin başına geldik. Çeşmeden sürekli akan sular geniş ve derin bir kanala dökülüyor, oradan aşağılara gidiyordu. Ben sıcaktan terlemiştim, hemen suyun yanına gidip yüzümü ensemi yıkamaya başladım, ayaklarımı çeşmenin önünde kanal şeklinde yapılmış suya soktum.

               Cemal de yanıma geldi. O da ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını suya soktu. Beni seyrediyordu. Gülerek,

               “Neden bakıyorsun öyle bana?” diye sordum.

               “Çok güzelsin, çok seksisin… Sana baktıkça bakmak geliyor içimden… Kendimi alamıyorum…” dedi. Utanmış, yanaklarım kızarmıştı iltifatlarına… Şakaya vurdum,

               “Güzel mi, seksi mi? Hangisi?”

               “Hem güzel, hem seksi… Seni şuracıkta çimenlerin üzerine uzatıp sevişesim var… Öyle güzel, öyle seksisin ki…”

               “Hadi ordan… Nerem seksi benim? Kocam bile seksi görmüyor beni, dokunmuyor bana…”

               “O kocanın aptallığı güzelim… Senin her yerin seksi… Bakışların, vücudun, bacakların, göğüslerin…” Gözleriyle sikecek gibi tepemden ayak tırnağıma kadar süzdü beni…. 

               “Terbiyesiz…” dedim gülerek…

               Avucuma aldığım suyu ona atarak ıslattım. O da beni ıslatmaya başladı. Altta kalmamak için çocuklar gibi kahkahalar atarak, ben ona, o bana su atıyorduk. İkimiz de baştan aşağıya ıslanmış, su gibi olmuştuk. Üzerimdeki elbise ıslanmış ve üstüme yapışmıştı. İncecik yazlık kumaşın altında sütyenim, külodum falan belli oluyordu.

               Cemal’in bakışlarının değiştiğini fark ettim. Gülmeyi bırakmış, gözleri ıslak elbisemin altında tüm hatlarıyla meydana çıkan vücudumda dolaşıyordu. Ben de sustum. Bakıştık. Çekindim nedense, sudan çıkmak istedim.  

               Elimi tutup sudan çıkmama yardım ederken sertçe kendine çekti, boş bulunduğumdan vücutlarımız bir birine değdi, öylece kalakaldık. Burun buruna birbirimize bakıyorduk. Cemal eğilerek dudağıma bir öpücük kondurdu. Bekledi. Benden tepki gelmeyince birden dudaklarıma yapışıp kendine çekti. Öyle ihtiraslı ve istekli öpüyordu ki karşılık vermemem elde değildi, ben de onu öpmeye başladım.

               Hafta içi olduğundan çok sakin ve şehre çok uzaktı bulunduğumuz yer, kimseler yoktu. Cemal öpüşmeyi kesip üzerimdeki elbiseyi çıkarmaya başladı. Elimi koluna tutup engel olmak istedim, dinlemedi beni… Zaten benim de engel olmaya niyetim yoktu… Bir hamlede elbisemi çıkardı.

               Üzerimde bir sütyen bir külot kalmıştım. Sarıldı sımsıkı, saçlarımdan tutup kendine çekti, vantuz gibi dudaklarıma yapıştı, öptü. Dili dudaklarımda dolaşıyordu. Sütyenimin kopçasını açıp çıkardı. Yavaş hareketlerle eğildi, çıplak, suyun serinliğiyle tüyleri diken diken olmuş, uçları kabarmış memelerimi avuçladı. Ürperen memelerimde sıcak ellerini hissettiğimde zevkle inledim. Uçlarını parmak uçlarının arasında eziyor, beni inletiyordu. Hele eğilip dudaklarının arasına aldığında bittim. Dudaklarıyla, diliyle adeta işkence yapıyordu bana…

               Sonra aşağıya indi, karnımda dolaştı dudaklarıyla… Elini külodumun iki yanından geçirip aşağıya indirdi. Karşısında çırılçıplak kalmıştım. Dizlerim titriyordu. Elimden tutup hemen oracıkta çimenlerin üzerine yatırdı. Her yerimi öpmeye, okşamaya başladı. Kasıklarımda dolaşan dudakları zevk üçgenimi fethetmeye çıktı, klitorisime dilini değdirdiğinde elektrik çarpmış gibi oldum adeta… Yalayarak, emerek beni orgazma ulaştırdı.

               Sonra ben halsiz yatarken kendisi soyunmaya başladı. Üzerindeki ıslak giysileri çıkardı tek tek… En son  külodunu çıkardı. Önündeki havaya dikilmiş penisi sert, uzun, harika bir şeydi. Dirseğime dayanmış, yattığım yerden onun soyunmasını izliyordum. Yanıma geldi, diz çöktü.

               Aleti burnumun dibindeydi. Uzanıp elime aldım, dilimle yalamaya başladım. Dudaklarımı sonuna kadar açmama rağmen hepsini alamıyordum ağzıma… Çekip bacaklarımı araladı, arasına girdi. O kocaman erkekliğini eliyle tutup amıma sürtmeye başladı. Islanmaya başlayan am dudaklarımın arasında ileri geri yapıyor, klitorisime boylu boyunca sürttürüyordu. Harikaydı, korkunç zevk alıyor, zevkten inliyordum.

               Başını dayayıp içime girmeye başladığında çığlık attım ve dudaklarıma yapıştı. Uzun aleti girdikçe giriyordu. Tamamen girdiğinde içimi doldurmuştu. Gidip gelmeye başladı ıslak kadınlığımda… Başına kadar çekip yeniden giriyor, sonuna kadar içime sokuyordu. Kasıklarımız birbirine yapıştığında vajinamın en dibimde aletinin başını hissediyordum ve müthiş zevk alıyordum. Mutluluktan uçuyordum adeta…

               “Ohhh… Harika… Hızlı… Daha hızlı…” diye çığlıklar atıyor, ellerimle yerdeki çimleri yoluyordum.

               Üzerimden kalkıp yana devrildi. Bu kez ben üstüne çıktım. Havaya dikilmiş sikinin üstüne  oturmaya başladım. Dudaklarımı ısıra ısıra başımı eğmiş, amıma girişini seyrediyordum kalın aletin… Tamamen girdikten sonra bir an durdum, tadını çıkardım içimdeki kalınlığın… Sonra oturup kalkmaya başladım. Zevk duygusu bütün hücrelerimi kaplamıştı. Ellerimi göğsüne koyup destek aldım, aletinin üstünde hoplamaya başladım. O kadar dayanıklıydı ki ben iki kez orgazm olmama rağmen o henüz boşalmamıştı.  O da alttan kalçalarını kaldırıp indiriyordu. Hareketleri hızlanmaya başladı,

               “Geliyorum…” dedi. Hemen doğrulup sikini amımdan çıkardım. Elimle tuttum, ağzıma alıp yalamaya başladım. Ne patlamaydı… Ağzıma, yüzüme püskürüyordu menileri… Ağzıma gelen bütün menilerini yutum ve dudaklarımın etrafına gelenleri yaladım. Sırt üstü yattım sonra… Sırtımızda çimenler, üstümüzde gökyüzü, ağaçlar… Cemal’e yan dönerek göğsünü okşadım,

               “Ademle Havva gibiyiz…” dedim. Elimi tutup avuç içimi öptü. Sonra dudaklarımı…

               “Evet…” dedi. Uzun uzun öpüştük. Tekrar uyarılmaya başlamıştık ki birilerine yakalanma korkusuyla daha fazla uzatmadan toparlandık, giyinip arabaya döndük. Çok güzel bir gün geçirmiştim. İçimde uyuya kalan kadınlığımı tekrar uyandırmıştı Cemal…

               Cemal’le kurs bitene kadar bu sevişmelerimizi tekrarladık. Cennetimiz olan o piknik yerinde, arabada, Cemal’in evinde… Yarı kurs, yarı, hatta daha çok sevişme derken onun sayesinde ehliyetimi aldım. Eşim araba kullanmamı görünce şaşırmıştı ve kısa bir süre içinde bana araba almak zorunda kaldı. Şimdi güzel bir Golfüm ve güzel bir sikicim var. İki yönden de mutluyum… Kocamın beni sikip sikmemesini kafama takmıyorum artık… O işi yapan bir erkeğim var.

image

          Adım Gül. 26 yaşında, kocamın para kazanma hevesi nedeniyle kendini çalışmaya verdiğinden, neredeyse dul bir kadın gibi yalnız bir yaşam sürüyorum. Artık eşimle kavga etmeyi, yalnız kalma konusunda tartışmayı da bıraktım. On günde bir, ayda bir iki kez yurt içinden, yurt dışından eve gelişlerinde yaşadığımız sevişmeleri saymazsak neredeyse bir rahibe yaşantım var. Henüz maddi olarak hazır olmadığını ileri süren kocamla çocuk da yapmadık.

          İki yıl önce, beni dul kadın gibi yaşatma pahasına kazandığı paralarla bir yazlık aldı. Artık yazlarımı orada geçirmeye başladım. Değişen bir şey olmadı yani… Yaşantım yine yazlıkta, koca yolu gözleyerek geçiyor. Hatta daha kötü oldu. Yolun uzunluğunu bahane ederek ayda bir gelmeye başladı. Etrafımdaki erkeklere gözüm kayıyor, niyeti bozuyorum bazen ama kendimi tutuyorum, şimdiye kadar aldatmadım kocamı…

          Yazlıkta geçen ilk yılımda yandaki komşum Aylin ve erkek arkadaşı Tayfun ile tanışıp onlarla zaman geçirdim. Kısa sürede kafa dengim olan Aylin’le çok sıkı bir arkadaşlık bağı kurduk. Aylin çok zeki biri ve Tayfun gibi bir erkek arkadaşı olduğu için de çok şanslı bir kadın. Sevgilisi yakışıklı ve esprili biri. Açıkçası Aylin’i çok kıskanıyordum.

          Tayfunun güzel bir teknesi vardı, her hafta Cuma yazlığa gelir ve Cumartesi günü sabahtan hep beraber balığa çıkardık. Tayfun bu hobiyi bana ve Aylin’e de aşılamıştı. Hafta içi Tayfun olmadığından, Aylin’le ben hep gezer tozardık. Genelde seks konularını konuşur, gülüşürdük. Aylin yeri gelir, Tayfunla yatakta yaptıklarını anlatır ve arada bir bana,

          “Sen nasıl dayanıyorsun kızım erkeksizliğe? Koca yolu gözleyip duruyorsun. Günlerce yarak yemeden durulur mu? ” diye takılırdı.

                       

image

          Bir cuma günü Aylin bana, annesinin hastalandığını ve acilen İzmir’e gitmesi gerektiğini söyledi,

          “Tayfun bu akşam yazlığa gelecek Gül, yemek konusunda ona yardımcı olursan sevinirim. Elinden geldiğince de göz kulak ol, neme lazım, başkasıyla falan takılır, onu elimden kaçırmak istemiyorum!” dedi. Ben de,

          “Sen merak etme!” dedim. Akşam Aylin İzmir’e gittikten iki saat sonra Tayfun geldi. Ben de onların yazlıkta güzel bir yemek hazırlamakla meşguldüm. Tayfun’un hafta sonları rakı içtiğini bildiğim için, birkaç da meze hazırladım.

                       

image

O gün üzerimde bir mini etekle tişört vardı ve içime sütyen takmamıştım. Tayfun ile hem sohbet ediyor, hem de masayı kuruyordum. Masaya eğildiğim zaman Tayfun gözlerinin göğüslerimde olduğunu fark ettim. Doğru söylemek gerekirse bu oldukça hoşuma gitmişti.

          Yemeğe oturduk ve ben de onunla beraber iki kadeh rakı içtim. Sohbetimiz dönüp dolaşıp, ilişkilerden açılmış, konu benim yalnızlığım üzerinde yoğunlaşmıştı. İçkinin de etkisiyle açık açık konuşmaya başlamıştık. Tayfun bana, yalnız yaşamanın hoş olmadığını, 26 yaşında güzel bir kadının seks yaşamının olmamasının kötü olduğunu, durumuma üzüldüğünü filan söyledi. Ben

          “Evet haklısın, ama her şey senin yüzünden…” Şaşırıp yüzüme baktı merakla, “Eğer erkek arkadaş edineceğim zaman seni kriter olarak göz önünde tutmasaydım, şimdiye kadar çoktan kocamı sepetleyip birini bulmuştum!” dedim.

image

          Tayfun bu sözden çok memnun olmuş, bana daha bir alıcı gözle bakmaya başlamıştı. Yemeğimiz bitmiş, bu arada saat epeyce ilerlemişti. Ben sofrayı kaldırarak, artık gitmem gerektiğini söyledim. Ertesi gün her zamanki gibi beni tekneyle balık avlamaya davet etti. Ben de kabul edip, sabah buluşmak üzere sözleşip ayrıldım oradan.

          Sabah olunca bikinimi giydim ve üzerime de çok kısa olan mini eteğimi giydim. Beraberce tekneye binip açıldık. Tayfunun teknesi aslında mini bir yat gibiydi. Bir kabini, iki yatağı vardı ve hatta küçük bir buzdolabı bile vardı. Sakin bir koyda demir attık. Öğlene doğru balık avlamaktan canım sıkılmıştı ve güneşten de pişmiştim.

          “Ben yandım Tayfun, denize giriyorum” diye seslenerek teknenin suya inen merdivenlerine yöneldim. O anda aklıma denize üstsüz girmek geldi. Tayfuna bir sakıncası olup olmadığını sorduğumda, memnun olmuş bir ifadeyle,

          “Hayır, hiç sakıncası yok, zaten ıssız bir koydayız, nasıl olsa kimse göremez!” dedi.

          Bikinimin üstünü çıkarıp suya bıraktım kendimi. Tayfunun beni görebileceği yerlerde yüzmeye çalışıyordum. Amacım tabi ki Tayfunun ilgisini daha fazla çekmekti… Denizin soğuk suyu beni kendime getirmişti. Tekneden beni seyrettiğini bilmek de içimde hoş duygular yaratmaya başlamıştı.  Suyun içinde taklalar atıyor, bikini altımı ve kalçalarımı sergiliyor, sırt üstü hareketsiz suyun üstünde yatarak, soğuk suda uçları mermi gibi olmuş memelerimi Tayfun’a göstermeye çalışıyordum.

                       

image

Bir süre sonra Tayfun’a seslendim,

          “Su harika, sen de gelsene!” dedim. Tayfun,

          “Tamam, ama ben de altsız yüzeceğim!” deyip, mayosunu çıkarınca, biraz şaşırmış ve biraz da heyecanlanmıştım. Yaklaşık bir ay olmuştu, yarak görmemiştim. Tayfun çırılçıplak suya atlayarak yanıma kadar yüzdü ve

          “Haydi Gül, sen de altını çıkar, nasıl olsa kimseler yok!” dedi. Ben de,

          “Çılgınsın sen! Yapamam…” diyerek kahkahalar attım, ondan uzaklaşmaya çalıştım. Sonunda ısrarlarına, alaylarına dayanamadım, bikinimin altını çıkarıp tekneye fırlattım. İkimiz de çırılçıplak, uzunca bir süre yüzüp, şakalaştık. Arada bir bana sarılıyor, yüz yüze geliyorduk, göğsü göğüslerime, siki de göbeğime değiyordu. Artık ikimizin de gözü alışmış, çıplaklar kampındaymışız gibi rahat hareket etmeye başlamıştık… Daha sonra ilk kendime gelen ben oldum ve

          “Hadi çıkalım artık, ben acıktım!” dedim.

          Tekneye önce ben çıkarken, hareketlerimi ağırdan alıp, alttan beni seyretmesine imkan verdim. Tekneye çıktığımızda bana vücudumun çok güzel olduğunu söyledi. Teşekkür ettim. Bikinimi giymek üzere uzanırken benden atik davranıp elimden kapıverdi.

          “Hadi… Lütfen, bir saattir nudizm takılıyoruz. Etrafta kimseler de yok… Bırak, giyinmeden çıplak geçirelim günümüzü… İlk insanlar gibi…

          Gülerek kabul ettim ben de… Üzerimize hiçbir şey giymeden, dolaptan yiyecekleri çıkardık, iki tane de soğuk bira açtık. Masada çırılçıplak bir vaziyette yemeğimizi yiyerek biralarımızı yudumlamaya başladık. İkinci biralarımızı içerken Tayfun oturduğu yerden kalkıp, yanıma geldi oturdu. Siki kalkmıştı ve ben utanmayı falan bırakmış, heyecanla onun sertleşmiş sikine bakıyordum.

          Tayfun da nereye baktığımı görmüştü. Gülerek sikini tutup parmaklarının arasında sıktı. Denizin soğuk suyu içinde normal duran penisi kanla dolmuş, damarları parmak gibi kabarmış, başı mosmor olmuştu bu hareketiyle… 

          “Onu çok azdırdın güzelim! Bu güzel deniz tanrıçası gibi seksi vücudunu gördükçe azdı” dedi.

          “O mu beni, ben mi onu azdırdım bilemiyorum Tayfun” dedim gülümseyerek…

image

          Daha fazla dayanamayıp elimi uzattım, sikini parmaklarımla kavrayıp sıcaklığını hissettim ve aşağı yukarı sıvazlamaya başladım… O da uçları dikilmiş, sertleşmiş göğüslerimi okşarken ateşli bir şekilde öpüşmeye basladık. Daha sonra boynumu öpüp yaladı, oradan da göğüslerimi yalamaya, emmeye başladı.

          Elimdeki siki taş gibi olmuş, damarları atıyordu. Tayfun bir elini de amıma götürüp okşayınca, benim nefes alış verişlerim hızlanmaya başlamış, hafif hafif inliyordum. Tayfun ayağa kalkıp,

          “Haydi kamaraya girelim Gül!” dedi, elimden tutarak beni kendine çekti. Belime sarıldı, merdivenleri inip kamaraya girdik. Sabırsızlıkla yatağa yatırıp bacaklarımı iki yana ayırdı, amıma yumuldu. Amımı yalayıp, diliyle amımı sikerken, bir parmağı da arka deliğimin girişini zorluyordu.

          Ben de onun sikinin tadına bakmak istiyordum, üzerine çıkıp, 69 pozisyonuna geçerek, o muhteşem sikini aç kalmışçasına emmeye başladım. Bir aşağı, bir yukarı sikini ağzıma alırken, taşaklarını da okşamam çok hoşuna gitmişti. O da dilini amıma, bir parmağını da götüme sokup çıkarıyordu… Daha fazla dayanamadım, ona yalvararak,

          “Lütfen, sikini amıma istiyorum!” dedim.

          Beni serbest bırakınca, yüzüm ona dönük vaziyette sikinin üzerine oturdum. Zaten kayganlaşmış amıma bir oturuşta girivermişti siki. Uzun bir süre üzerinde oturup kalktım. Sikini sonuna kadar içime alıyordum, o da göğüslerimi sıkıp okşuyor ve alttan sikini amıma bastırıyordu. Çok geçmeden titremelerle orgazm olmaya başladım. O kadar harikaydı, o kadar uzun bir orgazmdı ki, anlatamam.

image

          Daha sonra beni yatırıp, o üstüme geçti. Hem amımı sikiyor, hem de göğüslerimi yalıyor, beni zevkten çıldırtıyordu. Tayfun hareketlerini hızlandırınca boşalacağını anlayıp,

          “Lütfen içime boşalma hayatım!” dedim, çünkü hamile kalmaktan korkuyordum. Zaten onun da öyle bir niyeti yokmuş, boşalacağı an içimden çıkıp, başucuma doğru geldi ve

          “Hadi bebeğim aç ağzını!” dedi. Niyetini anlamıştım, döllerinin tadına baktırmak istiyordu. Bunu kocam da severdi. Alışık olduğum için ağzımı açıp, ellerimle de kalçalarını okşayarak boşalmasını bekledim. Siki elinde birkaç sıvazlama hareketi yaptıktan sonra inleyerek döllerini ağzımdan içeri fışkırtmaya başladı. O kadar çok boşalmıştı ki, resmen ağzım dolmuş, döller dudaklarımın kenarlarından dışarıya taşmıştı. Hepsini yutmak zorunda kaldım. Ardından sikini ağzıma sokup çıkararak kalan son damlaları da temizletti bana.

          Çok hoşuma gitmişti, ama halen azgındım. Tayfun yanıma uzandı ve birbirimize sarılıp dinlenmeye koyulduk. Bundan sonra erkeksiz değildim, istediğim zaman beni yatağa atacak birisini bulmuştum. Bu arada konuşuyorduk. Tayfunun anlattığına göre, Aylin hiçbir zaman ağzına boşalmasına izin vermiyormuş. Ayrıca Aylin, Tayfunun anal seks isteklerine her zaman ters cevap vermiş.

                        

image

          Aylin bana bunlardan hiç bahsetmemişti, böyle bir erkeğin isteklerini nasıl karşılamaz anlayamadım. Ben kocamla yaşadığım cinsel yönden mutsuz evlilik nedeniyle iyi erkeğin değerini bilirim. O yüzden karar verdim, ona arka deliğimi de tatma fırsatını verecektim.

          Dudaklarından öperek, boynunu boğazını yaladım, ordan göğüs uçlarını, ardından göbeğini, ordan taşaklarına geçip yalamaya başladım. Tayfunun siki çoktan hareketlenmişti. Taşaklarını yalamaya devam ederken, bir elimle de sikini aşağı yukarı çekiyordum. Siki iyice kalktıktan sonra,

          “Götümü sikmek istiyor musun?” dedim.

          “Deli misin, istemez miyim hiç?” diyerek, sevinçle hemen yerinden doğruldu.

          “Ama ilk olacak…! Nazik olursan sevinirim… Canımın yanmasını değil, zevk almak istiyorum.” dedim ve domaldım.

          “Tamam aşkım!” diyerek kalçalarımı iki eliyle ayırıp, arasına yumuldu.

          Diliyle bir amıma, bir götümün deliğine darbeler atıyor, arada bir dilini götüme sokmaya çalışıyordu. Daha sonra bir parmağını götüme sokup çıkarmaya başladı. Parmağının temasları zevk vermeye başlamıştı. Göt deliğimin yavaş yavaş açıldığını, genişlediğini hissediyordum.

          Ardından ikinci parmağını da sokup çıkarmaya başladı. Bu bana biraz acı veriyordu, ama arada bir söylediği tatlı sözler beni tekrar motive ediyordu. Bir süre parmaklarıyla girip çıktıktan sonra, genişleyen göt deliğime sikini dayadı ve yavaş yavaş ittirmeye başladı. Sikinin başı girince çok acımıştı, bir süre öyle beklemesini söyledim. Biraz bekledi ve ben,

          “Tamam, devam et!” deyince, kalanını da sokup, kenetlendi arkama.

          Biraz da öyle bekledikten sonra götüme girip çıkmaya başladı. İlk başlarda acı vermesine rağmen, alıştıktan sonra ben de zevk almaya başlamıştım. Götüme hızlı hızlı girip çıkmaya devam ederken, bir ara beni kendine doğru çekip doğrulmamı sağladı ve bir eli göğüslerime, diğeri de amıma yöneldi. Bir anda üç hassas noktamın uyarılması benim orgazm olmama yetmişti. O da bir süre sonra inleye inleye götüme boşaldı ve siki ininceye kadar da götümü sikmeye devam etti.

image

          Daha sonra toparlandık. Tayfun teknede duş alırken, ben hemen denize atladım ve biraz serinledim. Denizden çıktığımda, Tayfun biralarımızı yenilemişti. O gün teknede akşama kadar çırılçıplak kaldık. Sarmaş dolaş oturup sohbet ettik, öpüştük, elleştik, seviştik ve sikiştik. Akşam beni yazlığa bırakırken, bu yaşadıklarımızı Aylin’in bilmemesi konusunda ikimiz de hemfikirdik. Yazlıktan ayrılırken bana bu güzel gün için teşekkür etti. Ben de ona elbette…

          Aradan çok zaman geçmesine rağmen bir daha görüşemedik ve mesajlarıma da cevap vermiyordu. Aylin’le beraber çektiğimiz video kayıtlarını izleyip duruyordum. Görüntüsünü ekranda görerek, sesini duyarak o muhteşem seks günümüzü anıp kendimi tatmin ediyordum.

          Sonunda dayanamadım ve bir gün her şeyi göze alıp işyerine gittim. Bana, artık ciddi ilişkiler yaşamak istediğini, ama Aylin’le arkadaş olduğum için bunun benimle olamayacağını, çok üzgün olduğunu ve bundan sonra bir daha öyle bir şey yaşayamayacağımızı söyledi. Üzüldüm, ama onun bu kararına da saygı duydum. Yapacak bir şey yoktu. Yaz bitmişti zaten… Yine şehre, kocamla yaşadığım yavan, mutsuz yaşamıma geri döndüm.

image

Mutsuz Orospu

               Bir gün sabahtan kocamı işe gönderdim. Benim de birkaç parça bir şeyler almak için erkenden çarşıya gitmem gerekiyordu. Ancak orada, o karmaşada arabayı park edecek yer bulamam diye otobüsle gitmeye karar verdim. Evden çıktım ve durağa gittim. Birinci otobüse kalabalık yüzünden binemedim. İkincisine de… Ama üçüncü geldiğinde bu saatte otobüsler demek ki böyle diyerek kalabalığa karışarak ben de itiş kakış bindim.

               Sanki özel arabamla gidecekmişim gibi giyindiğime pişman olmuştum bile… Üzerimde ince kumaştan mini dekolte bir elbise, yüksek topuklu iskarpinler, siyah ince külotlu çoraplar… Kapı zar zor kapandığında ben neredeyse otobüsün ortalarına kadar ilerleyebilmiştim.

               Ama o kadar kalabalıktı ki… İnsanlar ayakta balık istifi gibi neredeyse üç dört sıra olmuşlardı. Bir süre yol aldıktan sonra, arkamda bacaklarımın arasında bir sertlik hissettim. Sinirle arkama dönüp baktığımda sinirim geçti. Çünkü arkamda bana sırtı dönük bir lise öğrencisi vardı. Elindeki çantasının köşesi benim bacaklarıma değiyordu. Bundan çocuğun bile haberi yoktu.

               Az sonra çantanın köşesi otobüsünde sallanmasıyla arkamdan önüme kadar tüm bacak arama sürter olmuştu. Hoşuma gitmeye başlamıştı. Ne de olsa çantanın sahibi dahil kimse farkında değildi olayın… Bir ara çanta tam arka deliğimin hizasında durdu. Ben de kendimi bastırıyordum artık çantaya…

              Ancak o an bir şey fark ettim. Otobüs bir duraktan yolcu almak için durmuştu. Ancak çanta hala arkama bastırıyordu. Demek ki yumurcak bunu bilerek yapıyordu. En fazla lise bir öğrencisi bu çocuk sabah sabah beni çantasıyla sırılsıklam yapmıştı.

               Otobüs yeniden hareket ettiğinde bu kez sol kalçamda bir el hissettim. Dönüp baktığımda, kalçamı elleyenin çanta sahibi çocuğun yanındaki arkadaşı olduğunu gördüm. Elini ters çevirmiş, kalçamın sol tarafını avuçlamaya çalışıyordu. Çantanın sürtmesiyle ıslanan kadınlığım tepki vermeme engel oldu. Aksine hoşuma gitmişti ellenmek, kalçamı okşayan elin sıcaklığı…

               Çok geçmeden kalçamın sağ tarafına da bir el daha yanaştı. Üçüncü arkadaşları da olaya girmişti. Bunlar üç talebe resmen beni elliyor, taciz ediyorlardı. Popomun iki tarafında birer el ve durmadan arkama baskı yapan bir çanta… Hatta çantanın baskısıyla iç çamaşırımın küçük bir parçası kalçalarımın arasına sıkışmıştı.

             Gözlerim kaymaya başladı zevkten… Kendimi tutmak için dudaklarımı ısırıyordum. Dayanamayacağımı, yavaş yavaş orgazma yaklaştığımı anlayınca korktum. Orgazm olurken kendimi kaybeder, mutlaka ses çıkarır, en azından yüksek sesle inlerdim. Bunu göze alamazdım. Rezil olmamak için ilk durakta telaşla, insanlara çarpa çarpa kapıya yaklaşıp kendimi otobüsten aşağı attım.

               Derin bir nefes alıp kendime gelmeye, üstüme başıma çeki düzen vermeye çalıştım. Aslında ineceğim durağa epey vardı. Tam bir taksi çağıracaktım ki, bir de baktım bizim üç afacan da otobüsten inmişler, koşarak bana doğru geliyorlar. Temiz yüzlü, efendi tipli çocuklardı. Otobüste bana yaptıkları sarkıntılığı bunların yaptığına kimse inanmazdı.

               Direkt yanıma geldiler.  Meraklanmaya başlamıştım. Ne yapmak istiyordu bunlar böyle? Etrafıma bakındım… Kalabalık… Herkes bir telaş sağa sola koşturup duruyor. Bu kalabalıkta bir zarar veremezler bana… Rahatladım. İçlerinden bir tanesi,

               “Merhaba…” dedi. Ben de,                

               “Merhaba” dedim. “Ne oldu, ne var çocuklar? Az önce bana yaptıklarınız yetmedi mi?”  İçlerinden bir tanesi utana sıkıla,             

               “Şeyy… Özür dileriz.” Durdu, sonra cesaretini toplamış gibi bir nefeste, “Kaç para?” diye sordu.

Mutsuz Orospu

               Bu soru karşısında resmen şok olmuştum. Kulaklarıma inanamıyordum. Benim tacizlerine ses çıkarmamamı yanlış yorumlamışlar, beni para karşılığı kendini satan bir fahişe zannetmişlerdi. Önce yüzüm kızardı, tersleyecektim. Ama sonra şeytan engel oldu bunu yapmama… Az önce ellenip taciz edilmem yeterince tahrik etmişti beni… Bacaklarımın arası sırılsıklamdı. Kendimi her şeye hazır hissediyordum. Kendimi çabuk toparlayıp muzurca gülümsedim ve

               “Asıl sizin kaç paranız var bakalım? ” dedim. Bunlar hemen aralarında konuşmaya başladı. Sanırım para hesabı yapıyorlardı. Kısa bir görüşme sonrası neticeyi söylediler,                

               “Elli liramız var…” Gülümsedim. Acemiler, benim gibi bir kadın için yeterli olduğunu düşünüyorlardı herhalde bu paranın… Umurumda değildi zaten söyleyecekleri rakam… Ne söyleseler kabul edecektim…

              “İyi tamam o zaman… Nereye gideceğiz?” dedim. Bir tanesinin anne ve babası çalıştığı için evleri akşama kadar boş oluyormuş. Onlara gidebileceğimizi söylediklerinde,

               “Haydi o zaman, işimize bakalım, bir an önce gidelim.” dedim. Kendime, yaptığım şeye inanamıyordum. Tamam, kocamdan önce, sonra epey erkekle beraber olmuştum, kocamı boynuzlamıştım. Ama ilk defa bu işi parayla, pazarlıkla yapmak üzereydim. Hem de üç lise öğrencisiyle…

               Bir taksiye atlayıp evlerine gittik. Üçü de susup oturdular takside… Heyecanları yüzlerinden belli oluyordu. Hayatlarında bir ilk yaşıyorlardı onlar da… Gittiğimiz çocuğun evi bahçe içinde, güzel bir evdi. İçeriye girdik. Sanki profesyonel bir fahişeymişim gibi davranmaya çalışarak,              

               “Yatak odası nerede?” diye sordum. Ev sahibi oğlanın gösterdiği odaya girerken, “Siz dışarı çıkın ben çağıracağım” dedim.

Mutsuz Orospu

               Aynanın karşısında soyunmaya başladım. Üzerimde sadece külotum kalmıştı. Aynada kendime baktım. Fena değildi. Kendime bakmanın, sporun, rejimin yararlarını görüyordum şimdi… Güzel, biçimli bir kadın vardı aynada… Makyajımı tazeleyip saçımı fırçaladım, yatağa uzandım. Boş gözlerle tavana, etrafa, bu yabancı yatak odasına, eşyalara bakıyor, olanlara inanamıyordum. Resmen fahişelik yapıyordum. Hem de elli liraya… Beş dakika kadar bunları düşündükten sonra dışarıya,

               “Biriniz gelsin…” diye seslendim. Çocuklardan biri içeri geldi. Hala üzerinde lacivert ceket, gri pantolon, kravatlı okul kıyafeti vardı. Gülümsedim. “Neden soyunmadın sen bakalım daha?” dedim.

               Bunun üzerine çocuk telaşla soyunmaya başladı. Benden çok utanıyordu. Az sonra eliyle heyecandan yarı sertleşmiş sikini kapatmaya çalışarak ayakta duruyordu karşımda… Elimi uzatıp yanıma gelmesini işaret ettim. Geldi. Sikini kapatan elini tutup yanıma çektim. Çırılçıplak yanıma uzandı.

              Benimle beraber tavana bakıyordu. Bir kolumun üzerinde doğruldum ve çocuğun göğsünü okşamaya başladım. İşaret parmağımla daireler çiziyordum. Yavaşça elimi erkekliğine götürüp kavradım ve okşamaya başladım hafifçe… Bunu yaparken adını sordum. Sikini okşamamdan aldığı zevkle kıvranarak,

               “Ayhan…” dedi. Eğilip dudaklarından öptüm. Kırmızı rujum dudaklarına bulaşmıştı… Tekrar öptüm. Güzeldi dudaklarının tadı…

               “Kaç yaşındasın Ayhan?”

               “Onaltı…” Bunları konuşurken bir yandan da parmaklarımın arasındaki aleti iyice kalkıyordu.

                “Sizin adınız ne?” diye sordu merakla…

               “Gül…” dedim. “Peki kaç kızla yattın bugüne kadar?”

               “Hiç…” dedi. “Hepimizin ilk olacak…”

               Bu hoşuma gitmişti. Üç ufaklık da benimle milli olacaklardı. Onlara muhteşem bir ilk yaşatmaya karar verdim. Dudaklarını iyice somurduktan sonra öpe öpe aşağıya kayıp organına yaklaştım. Çok yavaş hareket ediyordum.

               Baş tarafını bir kere yalayıp tadına baktım önce. Fena değildi. Sonra dilimi bir kaç kere gövdesinde gezdirdim. Ardından sadece baş tarafının ön kısmını ağzıma soktum ve emmeye başladım yavaşça. İyice sertleşmişti. Bir yandan da elimle aşağı yukarı yapıyordum.

Mutsuz Orospu

               Bu şekilde iki üç dakika emdikten sonra birden ve sert bir şekilde hepsini ağzıma aldım. Dudaklarım kasıklarına yapıştığında elinde olmayarak derin bir

               “Oohh…” çekti çocuk…  ”Gül ablaa…”

               Sonra başımı aşağı yukarı hareket ettirmeye başladım. Tüm gücümle emerek yukarı çıkıyor, baş tarafına geldiğimde dilimi üç dört tur ucunda çeviriyor sonra yine emerek aşağıya kadar iniyordum. Sağ elimle başım yukarıdayken boşta kalan kısımlarını okşuyor, sol elimle de yumurtalıklarını çok hafifçe sıkıp bırakıyordum. Dilime ucundan bir damla sıvı geldiğinde çok yaklaştığını anladım. Kıvranıyordu.

               “Ohhh… Abla, ben geliyorum galiba…” dedi.

               Aletini ağzımdan çıkarmadan evet anlamında başımı salladım ve sadece erkekliğin baş tarafını emmeye başladım. Dilimi de baş tarafının altında ki o tatlı girintiye getirip usulca yalamaya başladım. Ama sağ elim motor gibi hızlı mastürbasyon yapıyor, sol elimle de yumurtalıklarını okşuyordum. Sanki sağıyordum onu.

               Artık dayanamadı ve ilk fışkırması boğazıma çarptı. Dilim başının altında olduğunda her fışkırmasında direk olarak yutuyordum. Beş altı fışkırmadan sonra kısa bir süre daha yaladım ve ağzımdan çıkardım. Tertemizdi… Tamamen emerek yutmuştum onu…

               “Hoşuna gitti mi?” diye sorduğumda nefes nefese evet anlamında başını salladı. “Haydi bakalım git ve sıradaki arkadaşını çağır” dedim.

               Beş dakika sonra ağzımda başka bir afacan vardı. Üçünü de sırayla aynı şekilde, aynı tarzda ağzıma boşalttım. Ben daha hiç boşalmamış resmen kuduruyordum. Boşalan dışarıya çıkıyordu. Üçüncüyü de boşalttıktan sonra sırtüstü yatıp biraz dinlendim. Elimi külodumun içine attım, parmaklarım su içinde kaldı. İyice azmıştım, kıvranıyordum. Baktım gelen giden yok,

               “Neredesiniz çocuklar?” diye seslendiğimde üçü birden odaya geldi. Hepsi çırılçıplaktı. Erkekliklerine baktım. Ayhan boşaldıktan sonra diğerlerine nazaran daha çabuk sertleşmişti. Bacaklarımı açıp ona

               “Haydi gel canım…“ dedim. Diğerleri odadan çıkmaya hazırlanırken, “Hayır, çıkmanıza gerek yok. Kalabilirsiniz… Bizi seyredin işte, nasıl yapacağınızı öğrenirsiniz bize bakarak…”  dedim gülümseyerek…

               Bunu üzerine yatağın yanında durup Ayhan’la ikimizi seyretmeye başladılar. Ayhan beceriksizce içime sokmaya çalışıyor ama hizasına bile getiremiyordu. Canım benim… Elimle yardımcı oldum ona…

Mutsuz Orospu

               “Haydi sok şimdi aşkım…” dedim. Birden yüklendi, körpe ama uzunca sikini bir hamlede benim otobüsten beri akan sularımdan kayganlaşmış amıma gömdü. Bu sefer içten gelen bir inleme benim dudaklarımdan döküldü,

               “Ohhhh…” diye inleyerek bacaklarımı iyice açıp bacaklarına doladım ve ellerimle de kalçalarını avuçlayıp kendime daha çok bastırmaya başladım. Özellikle kalçalarını içime ittiğinde minik poposunu avuçluyordum. Daha önce bir kere ağzıma boşaldığından iyi dayanıyordu.

               Zevkten yarı kapalı gözlerimi açıp baktığımda, diğer oğlanların kalkmış siklerini okşayarak bizi izlediklerini gördüm. Şehvetle parlayan gözlerini kırpmaya korkarak benim sikişmemi izliyorlardı.  İlk orgazmımı o anda yaşadım. Bacaklarımı sarıp hırsla kalçalarını kendime çektim. Feryat kopararak boşalmaya başladım.

               ”Ahhhh… Geliyorum… Ohhh… Çok güzel… Hadi… Sik beni… Pompala… Böyle… İşte böyle…” diye diye kalçalarım inip kalkıyor, yatağı dövüyordu. Ayhan da bana ayak uydurmaya çalışıp zevkten dudaklarını ısırırken o da içime patladı. Kasıklarımı sıkıp gevşeterek içimde sikini sağıyor, aldığı zevki yükseltmeye çalışıyordum.

               Döllerini akıtması bitince kalktı ve yerine hemen Murat geçti. Onu da aynı şekilde boşalttıktan sonra Altan aldı sırayı ikinci ve en şiddetli orgazmımı Altan’la, yine bağıra çağıra yaşadım. Nefes nefeseydim. Bir sigara yaktım yatakta… Çocuklara da verdim.

               “Ee? İstediğiniz oldu mu? Bir ağzımdan, bir de kadınlığımdan becerdiniz beni…” dedim. Murat,

               “Pek değil…” dedi.

               “Nasıl yani? Daha ne istiyorsunuz?”

               “Arkadan da yapalım… Filmlerde hep görüyoruz. Onu da öğret bize…”

               “Peki, yapalım bakalım afacanlar…” dedim gülümseyerek… Sigaramı söndürüp yatağa yüzükoyun yattım. Kalçalarımı havaya kaldırıp iki yana salladım beklentiyle… 

               “Haydi bakalım kim gelecekse gelsin önce…” dedim. Murat kalktı. “Ama bak, dediklerimi harfi harfine yapacaksın yoksa canım yanar” dedim.

               “Tamam…” dedi. Elini tutup önüme geçmesini sağladım. Sikini güzelce, ıslak ıslak yaladım, ıslattım. Sonra arkaya gönderdim onu… Arkama geçip üzerime eğildi. Sağ avucumu dilimle iyice tükürükleyerek uzatıp arkamı da ıslattım ve erkekliğini tutup arkama dayadım. Sonra elimi çektim.

               “Şimdi hafifçe bastır…” dedim. Biraz itince canım yandı. İkimiz de nefes nefeseydik ve öbür iki ufaklık heyecanla bizi seyrediyorlardı.

               “Dur! Canım yandı. Geri çek biraz…”

               “Tamam.”

               “Haydi bir daha dene. Ama yavaşça…”

               Bu arada kendimi iyice gevşettim ve kalçamı havaya kaldırdım. Yeniden ittiğinde çok canım yandı.

               “Ahhhhh dur dur dur. Bekle, sakın itme daha. Çıkarma da ama, o şekilde bekle.”

               “Tamam bekliyorum. Durdum.”

               Başı girmişti birden. Deliğimin alışmasını bekliyordum. Yaklaşık 30 saniye bu şekilde kaldık. Sonra;

               “Tamam yavaşça it şimdi.” Biraz daha ilerledi arkamda.

               “Dur canım yanıyor. Biraz geri çek ve yeniden it ama bundan fazla ileri sokma.”

               “Tamam Gül Abla, anladım.”

               Abla demesine gülesim geldi bir ara. Hem abla diyor hem arkadan beceriyor… Dediğimi yaptı. Sürekli yönlendiriyordum erkeğimi… Sikicimi…

               “Tamam şimdi biraz daha sok…”

               ”Evet yine çek… Islat biraz sikini, buraya kadar yeniden sok…”

               ”Evet bu şekilde biraz devam et. Ama daha fazla ilerleme.”

               ”Evet… Böyle işte… Daha fazla ilerlemeden sok çıkar.”

               Bu şekilde en az iki üç dakika geçti. İki kez boşaldığından uzun sürüyordu.

               “Haydi bakalım şimdi yavaşça hepsini sok.”

               “Hepsini birden mi?”

               “Evet ama yavaşça… Her an durmanı söyleyebilirim.”

               Milim milim dibimi buldu. Kasıkları popomun yanaklarına yapışmıştı artık…

               “Ahhh… Offff… Dur, bekle şimdi…. Canım çok yanıyor. Hiç hareket etme.”

               İşaret parmağımı büküp acıdan ısırdığımı hatırlıyorum. Çocuk her dediğimi yapıyordu. Bir süre bekledik o şekilde… Sızının azaldığını hissedince popomun yanaklarını sıkıp gevşetmeye başladım.

               “Haydi yavaşça sok çıkart şimdi. Ama içimden tamamen çıkarmadan…”

               “Tamam.”

               Yavaşça dediklerimi yapmaya başladı. Çektiğim acı yerini güzel bir dolgunluk hissine bırakmıştı.

               “Güzel mi Murat? İstediğin oldu mu? Memnun musun?”

               “Evet evet… Harika bu… Sımsıkı burası… Senin de hoşuna gidiyor mu Gül abla?”

               “Evet. Hoşuma gidiyor… Sikin zevk veriyor bana… Hadi, biraz daha hızlanabilirsin şimdi… ”

               Murat temposunu daha da yükseltti. Şimdi erkekliği bir piston gibi girip çıkıyordu arkama… İttirdikçe kasıkları kalçalarımı yoğuruyor, eziyordu. Bense popomu iyice havaya dikmiş, sıkıp gevşetiyordum. Sokup çıkarmalarının arasında bu hareketim ufaklığa ekstradan bir zevk veriyordu. Bense acıdan ısırdığım parmağımı artık zevkten emer yalar hale gelmiştim. Orta yaşlı bir kadın, küçük bir çocuğun altında arkadan beceriliyordu…

               Sonunda Murat, sertçe dipleyip kaldı öyle. İlk fışkırtmasını içimde bir yerlerimde hissettim, hiç içimden çıkmadan oluk oluk akıtıyordu. Boşalması bitince yavaş yavaş içimden çıktı. Arkamda bir an bir rahatlık hissettim. Ama bu his fazla uzun sürmedi çünkü öbür iki ufaklık da öğrettiğim şekilde, sırayla, beni arkadan yaptılar.

               Üçüncü parti de bittikten sonra birer sigara daha yaktık. Ben boşalmıştım ama istediğim gibi olmamıştı. Hep afacanları memnun etmek için, sevişmeyi onlara öğretmek için uğraşmıştım. Sigaram bitince onlara;

               “Bugün hep ben sizi memnun ettim. Bir orospu olarak paranızı hak etmek için ne derseniz yaptım. Şimdi de benim istediğim gibi yapacağız bir kere…”

               ”Hayır, sen orospu değilsin… Bizim Gül ablamızsın sen…” dediler bir ağızdan…

               Güldüm. Üçünü de yatağın kenarına oturttum. Yere çömelerek ortada oturanı ağzıma aldım. Diğerlerini de, sağ ve sol elimle kavrayıp sıvazlamaya başladım. Zaman zaman diğerlerini de ağzıma alıyor, beş altı kere ağzıma alıp emdikten sonra hemen diğerine geçiyordum.

Mutsuz Orospu

               Erkeklikleri iyice sertleşince, Ayhan’ a yatağa yatmasını söyledim. Yatınca, sol elimle erkekliğinin dibinden tutup kadınlığıma hizaladım ve yavaşça oturmaya başladım. Kasıklarımız birleşene kadar diplediğimde bir süre bekledim. Sonra eğilip miniğimin dudaklarını emmeye başladım. Bir yandan da hafifçe oturup kalkıyordum üzerinde… Az sonra inip kalkmamı durdurup, belimi daha da çukurlaştırıp zaten çıkık olan kalçalarımı daha da açtım. Bizi seyretmekte olan diğerlerine dönüp,

               “Murat haydi arkama gel sen de…” dedikten sonra altımdaki Ayhan’ın üzerine bir kurbağa gibi bükülüp, Murat’ ın arkama sokmasını bir kurbanlık koyun edasıyla beklemeye başladım.

               Dizlerinin üzerinde arkama yaklaştı. Erkekliğini kaba etlerimde hissedince irkildim ama buna rağmen elimi yandan dolaştırıp penisini yakaladım ve arkama hizaladım.

               “Haydi yavaşça sok bakalım.” dedim.

               Zaten kısa bir süre önce üçü de arkamdan yaptığı için hala esnekti. Girmesi zor olmayacaktı. Soktuğunda buna rağmen canım yandı. Ama dibimi bulduğunda hemen zevk almaya başladım. Tabii bu arada Ayhan altımda ve içimdeydi. Arkamdaki organ tam içime yerleşip de ilk acısı geçtikten sonra kalçamı hafiften indirip kaldırmaya başladım. Artık hem önümde hem arkamda birer penis vardı. Önümdekini içime alıp çıkarmaya başladığımda, arkamdakine de

               “Haydi sen de başla…” dedim. O da sokup çıkarmaya başladı arkama… Müthiş zevk alıyordum. Minikler beni sandviç yapmışlardı. O anda diğerine dönüp önüme diz çöküp ağzıma vermesini söyledim. O da yerini aldığında başımı hafiften sola çevirip, ön ve arkamdan aldığım zevkle, yutarcasına ağzıma aldım. Her üç deliğimde de birer afacan vardı şimdi.

               Müthiş bir tempo yakalamıştık. Altımdakini sanki ben beceriyormuşçasına hırsla üzerinde inip kalkıyordum. Arkamdaki ise resmen beni çatır çatır beceriyordu. Ağzımdakini gerçek anlamda somuruyor, emiyor, yalıyor, öpüyordum.

              Bu durum ve tempo en az onbeş dakika sürdü. Beynim durmuş, sadece düzülmenin verdiği zevki hissediyordum. Zevk çığlıklarıma engel olamaz hale gelmiştim. Orgazm adım adım geliyordu. Bir anda gözlerim karardı, başım uğuldamaya başladı,

               “Geliyorum! Haydi çocuklar! Haydi erkeklerim… Daha hızlı… Geliyorum! Geliyorum!” diye bağırmaya başladığımı hatırlıyorum.

               Kendimi altımdakine daha çok bastırıp kalçamı çalkalamaya başladığımda, saç telimden ayak tırnaklarıma kadar zangır zangır titremeye başladım. Korkunç bir orgazm yaşıyordum. O anda altımdaki de boşalmaya başladı. Hemen ardından arkamdaki bir bomba gibi patladı arkama. Benim orgazmımın sonuna doğru ağzımdaki de haykırarak ağzıma patladı. Onu da resmen içip bitirdim son damlasına kadar.

               Orgazmın verdiği sarhoşluk üzerimden kalkınca, kalkıp duş aldım, giyindim. Küçük sevgililerimi birer birer dudaklarından öptüm. Ve evden dışarı attım kendimi… Çarşıyı falan boş verip yorgun argın eve döndüm.

              Ancak gece uyumaya hazırlanırken aklıma gelen bir şey, küçük bir tebessüm etmeme neden oldu. Nasıl bir fahişeysem… Hayatlarındaki ilk sevişmeyi yaşattığım çocuklardan parayı almayı unutmuştum…

Mutsuz Orospu

               Bir gün sabahtan kocamı işe gönderdim. Benim de birkaç parça bir şeyler almak için erkenden çarşıya gitmem gerekiyordu. Ancak orada, o karmaşada arabayı park edecek yer bulamam diye otobüsle gitmeye karar verdim. Evden çıktım ve durağa gittim. Birinci otobüse kalabalık yüzünden binemedim. İkincisine de… Ama üçüncü geldiğinde bu saatte otobüsler demek ki böyle diyerek kalabalığa karışarak ben de itiş kakış bindim.

               Sanki özel arabamla gidecekmişim gibi giyindiğime pişman olmuştum bile… Üzerimde ince kumaştan mini dekolte bir elbise, yüksek topuklu iskarpinler, siyah ince külotlu çoraplar… Kapı zar zor kapandığında ben neredeyse otobüsün ortalarına kadar ilerleyebilmiştim.

               Ama o kadar kalabalıktı ki… İnsanlar ayakta balık istifi gibi neredeyse üç dört sıra olmuşlardı. Bir süre yol aldıktan sonra, arkamda bacaklarımın arasında bir sertlik hissettim. Sinirle arkama dönüp baktığımda sinirim geçti. Çünkü arkamda bana sırtı dönük bir lise öğrencisi vardı. Elindeki çantasının köşesi benim bacaklarıma değiyordu. Bundan çocuğun bile haberi yoktu.

               Az sonra çantanın köşesi otobüsünde sallanmasıyla arkamdan önüme kadar tüm bacak arama sürter olmuştu. Hoşuma gitmeye başlamıştı. Ne de olsa çantanın sahibi dahil kimse farkında değildi olayın… Bir ara çanta tam arka deliğimin hizasında durdu. Ben de kendimi bastırıyordum artık çantaya…

              Ancak o an bir şey fark ettim. Otobüs bir duraktan yolcu almak için durmuştu. Ancak çanta hala arkama bastırıyordu. Demek ki yumurcak bunu bilerek yapıyordu. En fazla lise bir öğrencisi bu çocuk sabah sabah beni çantasıyla sırılsıklam yapmıştı.

               Otobüs yeniden hareket ettiğinde bu kez sol kalçamda bir el hissettim. Dönüp baktığımda, kalçamı elleyenin çanta sahibi çocuğun yanındaki arkadaşı olduğunu gördüm. Elini ters çevirmiş, kalçamın sol tarafını avuçlamaya çalışıyordu. Çantanın sürtmesiyle ıslanan kadınlığım tepki vermeme engel oldu. Aksine hoşuma gitmişti ellenmek, kalçamı okşayan elin sıcaklığı…

               Çok geçmeden kalçamın sağ tarafına da bir el daha yanaştı. Üçüncü arkadaşları da olaya girmişti. Bunlar üç talebe resmen beni elliyor, taciz ediyorlardı. Popomun iki tarafında birer el ve durmadan arkama baskı yapan bir çanta… Hatta çantanın baskısıyla iç çamaşırımın küçük bir parçası kalçalarımın arasına sıkışmıştı.

             Gözlerim kaymaya başladı zevkten… Kendimi tutmak için dudaklarımı ısırıyordum. Dayanamayacağımı, yavaş yavaş orgazma yaklaştığımı anlayınca korktum. Orgazm olurken kendimi kaybeder, mutlaka ses çıkarır, en azından yüksek sesle inlerdim. Bunu göze alamazdım. Rezil olmamak için ilk durakta telaşla, insanlara çarpa çarpa kapıya yaklaşıp kendimi otobüsten aşağı attım.

               Derin bir nefes alıp kendime gelmeye, üstüme başıma çeki düzen vermeye çalıştım. Aslında ineceğim durağa epey vardı. Tam bir taksi çağıracaktım ki, bir de baktım bizim üç afacan da otobüsten inmişler, koşarak bana doğru geliyorlar. Temiz yüzlü, efendi tipli çocuklardı. Otobüste bana yaptıkları sarkıntılığı bunların yaptığına kimse inanmazdı.

               Direkt yanıma geldiler.  Meraklanmaya başlamıştım. Ne yapmak istiyordu bunlar böyle? Etrafıma bakındım… Kalabalık… Herkes bir telaş sağa sola koşturup duruyor. Bu kalabalıkta bir zarar veremezler bana… Rahatladım. İçlerinden bir tanesi,

               “Merhaba…” dedi. Ben de,                

               “Merhaba” dedim. “Ne oldu, ne var çocuklar? Az önce bana yaptıklarınız yetmedi mi?”  İçlerinden bir tanesi utana sıkıla,             

               “Şeyy… Özür dileriz.” Durdu, sonra cesaretini toplamış gibi bir nefeste, “Kaç para?” diye sordu.

Mutsuz Orospu

               Bu soru karşısında resmen şok olmuştum. Kulaklarıma inanamıyordum. Benim tacizlerine ses çıkarmamamı yanlış yorumlamışlar, beni para karşılığı kendini satan bir fahişe zannetmişlerdi. Önce yüzüm kızardı, tersleyecektim. Ama sonra şeytan engel oldu bunu yapmama… Az önce ellenip taciz edilmem yeterince tahrik etmişti beni… Bacaklarımın arası sırılsıklamdı. Kendimi her şeye hazır hissediyordum. Kendimi çabuk toparlayıp muzurca gülümsedim ve

               “Asıl sizin kaç paranız var bakalım? ” dedim. Bunlar hemen aralarında konuşmaya başladı. Sanırım para hesabı yapıyorlardı. Kısa bir görüşme sonrası neticeyi söylediler,                

               “Elli liramız var…” Gülümsedim. Acemiler, benim gibi bir kadın için yeterli olduğunu düşünüyorlardı herhalde bu paranın… Umurumda değildi zaten söyleyecekleri rakam… Ne söyleseler kabul edecektim…

              “İyi tamam o zaman… Nereye gideceğiz?” dedim. Bir tanesinin anne ve babası çalıştığı için evleri akşama kadar boş oluyormuş. Onlara gidebileceğimizi söylediklerinde,

               “Haydi o zaman, işimize bakalım, bir an önce gidelim.” dedim. Kendime, yaptığım şeye inanamıyordum. Tamam, kocamdan önce, sonra epey erkekle beraber olmuştum, kocamı boynuzlamıştım. Ama ilk defa bu işi parayla, pazarlıkla yapmak üzereydim. Hem de üç lise öğrencisiyle…

               Bir taksiye atlayıp evlerine gittik. Üçü de susup oturdular takside… Heyecanları yüzlerinden belli oluyordu. Hayatlarında bir ilk yaşıyorlardı onlar da… Gittiğimiz çocuğun evi bahçe içinde, güzel bir evdi. İçeriye girdik. Sanki profesyonel bir fahişeymişim gibi davranmaya çalışarak,              

               “Yatak odası nerede?” diye sordum. Ev sahibi oğlanın gösterdiği odaya girerken, “Siz dışarı çıkın ben çağıracağım” dedim.

Mutsuz Orospu

               Aynanın karşısında soyunmaya başladım. Üzerimde sadece külotum kalmıştı. Aynada kendime baktım. Fena değildi. Kendime bakmanın, sporun, rejimin yararlarını görüyordum şimdi… Güzel, biçimli bir kadın vardı aynada… Makyajımı tazeleyip saçımı fırçaladım, yatağa uzandım. Boş gözlerle tavana, etrafa, bu yabancı yatak odasına, eşyalara bakıyor, olanlara inanamıyordum. Resmen fahişelik yapıyordum. Hem de elli liraya… Beş dakika kadar bunları düşündükten sonra dışarıya,

               “Biriniz gelsin…” diye seslendim. Çocuklardan biri içeri geldi. Hala üzerinde lacivert ceket, gri pantolon, kravatlı okul kıyafeti vardı. Gülümsedim. “Neden soyunmadın sen bakalım daha?” dedim.

               Bunun üzerine çocuk telaşla soyunmaya başladı. Benden çok utanıyordu. Az sonra eliyle heyecandan yarı sertleşmiş sikini kapatmaya çalışarak ayakta duruyordu karşımda… Elimi uzatıp yanıma gelmesini işaret ettim. Geldi. Sikini kapatan elini tutup yanıma çektim. Çırılçıplak yanıma uzandı.

              Benimle beraber tavana bakıyordu. Bir kolumun üzerinde doğruldum ve çocuğun göğsünü okşamaya başladım. İşaret parmağımla daireler çiziyordum. Yavaşça elimi erkekliğine götürüp kavradım ve okşamaya başladım hafifçe… Bunu yaparken adını sordum. Sikini okşamamdan aldığı zevkle kıvranarak,

               “Ayhan…” dedi. Eğilip dudaklarından öptüm. Kırmızı rujum dudaklarına bulaşmıştı… Tekrar öptüm. Güzeldi dudaklarının tadı…

               “Kaç yaşındasın Ayhan?”

               “Onaltı…” Bunları konuşurken bir yandan da parmaklarımın arasındaki aleti iyice kalkıyordu.

                “Sizin adınız ne?” diye sordu merakla…

               “Gül…” dedim. “Peki kaç kızla yattın bugüne kadar?”

               “Hiç…” dedi. “Hepimizin ilk olacak…”

               Bu hoşuma gitmişti. Üç ufaklık da benimle milli olacaklardı. Onlara muhteşem bir ilk yaşatmaya karar verdim. Dudaklarını iyice somurduktan sonra öpe öpe aşağıya kayıp organına yaklaştım. Çok yavaş hareket ediyordum.

               Baş tarafını bir kere yalayıp tadına baktım önce. Fena değildi. Sonra dilimi bir kaç kere gövdesinde gezdirdim. Ardından sadece baş tarafının ön kısmını ağzıma soktum ve emmeye başladım yavaşça. İyice sertleşmişti. Bir yandan da elimle aşağı yukarı yapıyordum.

Mutsuz Orospu

               Bu şekilde iki üç dakika emdikten sonra birden ve sert bir şekilde hepsini ağzıma aldım. Dudaklarım kasıklarına yapıştığında elinde olmayarak derin bir

               “Oohh…” çekti çocuk…  ”Gül ablaa…”

               Sonra başımı aşağı yukarı hareket ettirmeye başladım. Tüm gücümle emerek yukarı çıkıyor, baş tarafına geldiğimde dilimi üç dört tur ucunda çeviriyor sonra yine emerek aşağıya kadar iniyordum. Sağ elimle başım yukarıdayken boşta kalan kısımlarını okşuyor, sol elimle de yumurtalıklarını çok hafifçe sıkıp bırakıyordum. Dilime ucundan bir damla sıvı geldiğinde çok yaklaştığını anladım. Kıvranıyordu.

               “Ohhh… Abla, ben geliyorum galiba…” dedi.

               Aletini ağzımdan çıkarmadan evet anlamında başımı salladım ve sadece erkekliğin baş tarafını emmeye başladım. Dilimi de baş tarafının altında ki o tatlı girintiye getirip usulca yalamaya başladım. Ama sağ elim motor gibi hızlı mastürbasyon yapıyor, sol elimle de yumurtalıklarını okşuyordum. Sanki sağıyordum onu.

               Artık dayanamadı ve ilk fışkırması boğazıma çarptı. Dilim başının altında olduğunda her fışkırmasında direk olarak yutuyordum. Beş altı fışkırmadan sonra kısa bir süre daha yaladım ve ağzımdan çıkardım. Tertemizdi… Tamamen emerek yutmuştum onu…

               “Hoşuna gitti mi?” diye sorduğumda nefes nefese evet anlamında başını salladı. “Haydi bakalım git ve sıradaki arkadaşını çağır” dedim.

               Beş dakika sonra ağzımda başka bir afacan vardı. Üçünü de sırayla aynı şekilde, aynı tarzda ağzıma boşalttım. Ben daha hiç boşalmamış resmen kuduruyordum. Boşalan dışarıya çıkıyordu. Üçüncüyü de boşalttıktan sonra sırtüstü yatıp biraz dinlendim. Elimi külodumun içine attım, parmaklarım su içinde kaldı. İyice azmıştım, kıvranıyordum. Baktım gelen giden yok,

               “Neredesiniz çocuklar?” diye seslendiğimde üçü birden odaya geldi. Hepsi çırılçıplaktı. Erkekliklerine baktım. Ayhan boşaldıktan sonra diğerlerine nazaran daha çabuk sertleşmişti. Bacaklarımı açıp ona

               “Haydi gel canım…“ dedim. Diğerleri odadan çıkmaya hazırlanırken, “Hayır, çıkmanıza gerek yok. Kalabilirsiniz… Bizi seyredin işte, nasıl yapacağınızı öğrenirsiniz bize bakarak…”  dedim gülümseyerek…

               Bunu üzerine yatağın yanında durup Ayhan’la ikimizi seyretmeye başladılar. Ayhan beceriksizce içime sokmaya çalışıyor ama hizasına bile getiremiyordu. Canım benim… Elimle yardımcı oldum ona…

Mutsuz Orospu

               “Haydi sok şimdi aşkım…” dedim. Birden yüklendi, körpe ama uzunca sikini bir hamlede benim otobüsten beri akan sularımdan kayganlaşmış amıma gömdü. Bu sefer içten gelen bir inleme benim dudaklarımdan döküldü,

               “Ohhhh…” diye inleyerek bacaklarımı iyice açıp bacaklarına doladım ve ellerimle de kalçalarını avuçlayıp kendime daha çok bastırmaya başladım. Özellikle kalçalarını içime ittiğinde minik poposunu avuçluyordum. Daha önce bir kere ağzıma boşaldığından iyi dayanıyordu.

               Zevkten yarı kapalı gözlerimi açıp baktığımda, diğer oğlanların kalkmış siklerini okşayarak bizi izlediklerini gördüm. Şehvetle parlayan gözlerini kırpmaya korkarak benim sikişmemi izliyorlardı.  İlk orgazmımı o anda yaşadım. Bacaklarımı sarıp hırsla kalçalarını kendime çektim. Feryat kopararak boşalmaya başladım.

               ”Ahhhh… Geliyorum… Ohhh… Çok güzel… Hadi… Sik beni… Pompala… Böyle… İşte böyle…” diye diye kalçalarım inip kalkıyor, yatağı dövüyordu. Ayhan da bana ayak uydurmaya çalışıp zevkten dudaklarını ısırırken o da içime patladı. Kasıklarımı sıkıp gevşeterek içimde sikini sağıyor, aldığı zevki yükseltmeye çalışıyordum.

               Döllerini akıtması bitince kalktı ve yerine hemen Murat geçti. Onu da aynı şekilde boşalttıktan sonra Altan aldı sırayı ikinci ve en şiddetli orgazmımı Altan’la, yine bağıra çağıra yaşadım. Nefes nefeseydim. Bir sigara yaktım yatakta… Çocuklara da verdim.

               “Ee? İstediğiniz oldu mu? Bir ağzımdan, bir de kadınlığımdan becerdiniz beni…” dedim. Murat,

               “Pek değil…” dedi.

               “Nasıl yani? Daha ne istiyorsunuz?”

               “Arkadan da yapalım… Filmlerde hep görüyoruz. Onu da öğret bize…”

               “Peki, yapalım bakalım afacanlar…” dedim gülümseyerek… Sigaramı söndürüp yatağa yüzükoyun yattım. Kalçalarımı havaya kaldırıp iki yana salladım beklentiyle… 

               “Haydi bakalım kim gelecekse gelsin önce…” dedim. Murat kalktı. “Ama bak, dediklerimi harfi harfine yapacaksın yoksa canım yanar” dedim.

               “Tamam…” dedi. Elini tutup önüme geçmesini sağladım. Sikini güzelce, ıslak ıslak yaladım, ıslattım. Sonra arkaya gönderdim onu… Arkama geçip üzerime eğildi. Sağ avucumu dilimle iyice tükürükleyerek uzatıp arkamı da ıslattım ve erkekliğini tutup arkama dayadım. Sonra elimi çektim.

               “Şimdi hafifçe bastır…” dedim. Biraz itince canım yandı. İkimiz de nefes nefeseydik ve öbür iki ufaklık heyecanla bizi seyrediyorlardı.

               “Dur! Canım yandı. Geri çek biraz…”

               “Tamam.”

               “Haydi bir daha dene. Ama yavaşça…”

               Bu arada kendimi iyice gevşettim ve kalçamı havaya kaldırdım. Yeniden ittiğinde çok canım yandı.

               “Ahhhhh dur dur dur. Bekle, sakın itme daha. Çıkarma da ama, o şekilde bekle.”

               “Tamam bekliyorum. Durdum.”

               Başı girmişti birden. Deliğimin alışmasını bekliyordum. Yaklaşık 30 saniye bu şekilde kaldık. Sonra;

               “Tamam yavaşça it şimdi.” Biraz daha ilerledi arkamda.

               “Dur canım yanıyor. Biraz geri çek ve yeniden it ama bundan fazla ileri sokma.”

               “Tamam Gül Abla, anladım.”

               Abla demesine gülesim geldi bir ara. Hem abla diyor hem arkadan beceriyor… Dediğimi yaptı. Sürekli yönlendiriyordum erkeğimi… Sikicimi…

               “Tamam şimdi biraz daha sok…”

               ”Evet yine çek… Islat biraz sikini, buraya kadar yeniden sok…”

               ”Evet bu şekilde biraz devam et. Ama daha fazla ilerleme.”

               ”Evet… Böyle işte… Daha fazla ilerlemeden sok çıkar.”

               Bu şekilde en az iki üç dakika geçti. İki kez boşaldığından uzun sürüyordu.

               “Haydi bakalım şimdi yavaşça hepsini sok.”

               “Hepsini birden mi?”

               “Evet ama yavaşça… Her an durmanı söyleyebilirim.”

               Milim milim dibimi buldu. Kasıkları popomun yanaklarına yapışmıştı artık…

               “Ahhh… Offff… Dur, bekle şimdi…. Canım çok yanıyor. Hiç hareket etme.”

               İşaret parmağımı büküp acıdan ısırdığımı hatırlıyorum. Çocuk her dediğimi yapıyordu. Bir süre bekledik o şekilde… Sızının azaldığını hissedince popomun yanaklarını sıkıp gevşetmeye başladım.

               “Haydi yavaşça sok çıkart şimdi. Ama içimden tamamen çıkarmadan…”

               “Tamam.”

               Yavaşça dediklerimi yapmaya başladı. Çektiğim acı yerini güzel bir dolgunluk hissine bırakmıştı.

               “Güzel mi Murat? İstediğin oldu mu? Memnun musun?”

               “Evet evet… Harika bu… Sımsıkı burası… Senin de hoşuna gidiyor mu Gül abla?”

               “Evet. Hoşuma gidiyor… Sikin zevk veriyor bana… Hadi, biraz daha hızlanabilirsin şimdi… ”

               Murat temposunu daha da yükseltti. Şimdi erkekliği bir piston gibi girip çıkıyordu arkama… İttirdikçe kasıkları kalçalarımı yoğuruyor, eziyordu. Bense popomu iyice havaya dikmiş, sıkıp gevşetiyordum. Sokup çıkarmalarının arasında bu hareketim ufaklığa ekstradan bir zevk veriyordu. Bense acıdan ısırdığım parmağımı artık zevkten emer yalar hale gelmiştim. Orta yaşlı bir kadın, küçük bir çocuğun altında arkadan beceriliyordu…

               Sonunda Murat, sertçe dipleyip kaldı öyle. İlk fışkırtmasını içimde bir yerlerimde hissettim, hiç içimden çıkmadan oluk oluk akıtıyordu. Boşalması bitince yavaş yavaş içimden çıktı. Arkamda bir an bir rahatlık hissettim. Ama bu his fazla uzun sürmedi çünkü öbür iki ufaklık da öğrettiğim şekilde, sırayla, beni arkadan yaptılar.

               Üçüncü parti de bittikten sonra birer sigara daha yaktık. Ben boşalmıştım ama istediğim gibi olmamıştı. Hep afacanları memnun etmek için, sevişmeyi onlara öğretmek için uğraşmıştım. Sigaram bitince onlara;

               “Bugün hep ben sizi memnun ettim. Bir orospu olarak paranızı hak etmek için ne derseniz yaptım. Şimdi de benim istediğim gibi yapacağız bir kere…”

               ”Hayır, sen orospu değilsin… Bizim Gül ablamızsın sen…” dediler bir ağızdan…

               Güldüm. Üçünü de yatağın kenarına oturttum. Yere çömelerek ortada oturanı ağzıma aldım. Diğerlerini de, sağ ve sol elimle kavrayıp sıvazlamaya başladım. Zaman zaman diğerlerini de ağzıma alıyor, beş altı kere ağzıma alıp emdikten sonra hemen diğerine geçiyordum.

Mutsuz Orospu

               Erkeklikleri iyice sertleşince, Ayhan’ a yatağa yatmasını söyledim. Yatınca, sol elimle erkekliğinin dibinden tutup kadınlığıma hizaladım ve yavaşça oturmaya başladım. Kasıklarımız birleşene kadar diplediğimde bir süre bekledim. Sonra eğilip miniğimin dudaklarını emmeye başladım. Bir yandan da hafifçe oturup kalkıyordum üzerinde… Az sonra inip kalkmamı durdurup, belimi daha da çukurlaştırıp zaten çıkık olan kalçalarımı daha da açtım. Bizi seyretmekte olan diğerlerine dönüp,

               “Murat haydi arkama gel sen de…” dedikten sonra altımdaki Ayhan’ın üzerine bir kurbağa gibi bükülüp, Murat’ ın arkama sokmasını bir kurbanlık koyun edasıyla beklemeye başladım.

               Dizlerinin üzerinde arkama yaklaştı. Erkekliğini kaba etlerimde hissedince irkildim ama buna rağmen elimi yandan dolaştırıp penisini yakaladım ve arkama hizaladım.

               “Haydi yavaşça sok bakalım.” dedim.

               Zaten kısa bir süre önce üçü de arkamdan yaptığı için hala esnekti. Girmesi zor olmayacaktı. Soktuğunda buna rağmen canım yandı. Ama dibimi bulduğunda hemen zevk almaya başladım. Tabii bu arada Ayhan altımda ve içimdeydi. Arkamdaki organ tam içime yerleşip de ilk acısı geçtikten sonra kalçamı hafiften indirip kaldırmaya başladım. Artık hem önümde hem arkamda birer penis vardı. Önümdekini içime alıp çıkarmaya başladığımda, arkamdakine de

               “Haydi sen de başla…” dedim. O da sokup çıkarmaya başladı arkama… Müthiş zevk alıyordum. Minikler beni sandviç yapmışlardı. O anda diğerine dönüp önüme diz çöküp ağzıma vermesini söyledim. O da yerini aldığında başımı hafiften sola çevirip, ön ve arkamdan aldığım zevkle, yutarcasına ağzıma aldım. Her üç deliğimde de birer afacan vardı şimdi.

               Müthiş bir tempo yakalamıştık. Altımdakini sanki ben beceriyormuşçasına hırsla üzerinde inip kalkıyordum. Arkamdaki ise resmen beni çatır çatır beceriyordu. Ağzımdakini gerçek anlamda somuruyor, emiyor, yalıyor, öpüyordum.

              Bu durum ve tempo en az onbeş dakika sürdü. Beynim durmuş, sadece düzülmenin verdiği zevki hissediyordum. Zevk çığlıklarıma engel olamaz hale gelmiştim. Orgazm adım adım geliyordu. Bir anda gözlerim karardı, başım uğuldamaya başladı,

               “Geliyorum! Haydi çocuklar! Haydi erkeklerim… Daha hızlı… Geliyorum! Geliyorum!” diye bağırmaya başladığımı hatırlıyorum.

               Kendimi altımdakine daha çok bastırıp kalçamı çalkalamaya başladığımda, saç telimden ayak tırnaklarıma kadar zangır zangır titremeye başladım. Korkunç bir orgazm yaşıyordum. O anda altımdaki de boşalmaya başladı. Hemen ardından arkamdaki bir bomba gibi patladı arkama. Benim orgazmımın sonuna doğru ağzımdaki de haykırarak ağzıma patladı. Onu da resmen içip bitirdim son damlasına kadar.

               Orgazmın verdiği sarhoşluk üzerimden kalkınca, kalkıp duş aldım, giyindim. Küçük sevgililerimi birer birer dudaklarından öptüm. Ve evden dışarı attım kendimi… Çarşıyı falan boş verip yorgun argın eve döndüm.

              Ancak gece uyumaya hazırlanırken aklıma gelen bir şey, küçük bir tebessüm etmeme neden oldu. Nasıl bir fahişeysem… Hayatlarındaki ilk sevişmeyi yaşattığım çocuklardan parayı almayı unutmuştum…

loading