#kitapkurdu

LIVE

“Sık sık gelemiyor çünkü karaya sık sık ayak basamıyor…Dünyayı dolaşıyor.Seninle beraber.Karısıyla… Sen hiç gelemedin çünkü, mezarlığı sevmiyorsun. Kendi annenin babanın mezarına dahi gidemiyorsun. Başka bir sebebi yok.Ama her defasında, selamın var.”

“Bora senin mezarında, seninle ne konuşuyor?”


“Denizi, uğradığı limanları… Bir gün mezarıma geldi. ’ .’ dedi. Sonrasında bunu hiç bozmadı. Anneme, babama ve bana hep hikayeler anlatıyor.”

“Siyah örtünün üzeri, tabak ve kadehlerin arasındaki bordo mumları çevrelerken yemyeşil yapraklarla süslenmişti ve fakat hiç şüphesiz masanın en güzel ayrıntısı, bordo şakayık buketiydi.”

“Canilik değil, kahramanlık bu… Kaç kişi göğüsleyebilirdi bunu bilmiyorum. ̧ , ̧ ̧…“

“Ben senin gözlerine her baktığımda seni bir harabeye çevirdiğimi gördüm. Peki sen, benim gözlerimdeki enkazı nasıl görmedin?”

“Nazlı sevgilim benim…”

“Sırf sen istiyorsun diye kimse sana saygı duymaz. Mücadele etmen hak ederek bunu kazanman gerekir.”

O tanımadığım adamın şimdi kocam olmasının tek bir açıklaması olduğunu biliyordum: kader.


Ağlarını bir kez ördüğünde, karşısında hiç kimsenin duramayacağı .

“tanrı varsa -ki ben olmadığına gerçekten inanıyorum- insan aklının sınırları olduğunu da bilir. yoksulluğu, haksızlığı, açgözlülüğü, yapayalnızlığı, bütün bu karmaşayı o yaratmadı mı? mutlaka çok iyi niyetlerle girişmiştir bu işe, ama sonuçlar bir felaket. tanrı varsa bu dünyayı erkenden terk etmeyi seçen yaratıklara karşı cömert davranacaktır, hatta bizi burada vakit harcamaya zorladığı için özür bile dileyebilir”

veronika ölmek istiyor/paulo coelho

yaşamı boyunca pek çok şeyi sonuna dek götürdüğü doğruydu, ama hep önemsiz şeylerdi bunlar, bir özürle sona erebilecek bir küslüğü uzatmak, bir ilişkinin sonu olmadığını düşündüğünde adamı sevdiği halde telefon etmemek gibi. kolay konularda ödün vermemekte üstüne yoktu; sanki ne kadar güçlü ve aldırışsız olduğunu kendine böyle kanıtlayacaktı. oysa aslında kırılgan bir insandı, hiçbir zaman üstün bir öğrenci olmamış, okulda spor dallarında da pek bir başarı gösterememiş, evinde de huzurlu bir yaşam sağlayamamıştı.

veronika ölmek istiyor/paulo coelho

sevgili Wilhelm, epeyce düşündüm bu arada: bir yanda insanın içindeki yayılma, yeni buluşlar yapma ve öteye beriye devinme itkisi; öte yanda sınırlamalara gönüllü olarak boyun eğme, alışkanlığın raylarında devam etme ve sağıyla soluyla ilgilenmeme konusundaki içsel güdü var.

genç Werther'in acıları/goethe

bir keresinde, kendine korkunç işkenceler yapan bir hastam olmuştu. ona neden böyle şeyler yaptığını sorduğum zaman, ‘bunları bana dünya yapmasın diye,’ karşılığını vermişti.

sana gül bahçesi vadetmedim/joanne greenberg

“her şey farklı olsaydı, insanın hissedebileceği şeylerden mi söz ediyorsun?”

Helmholtz başını salladı. “pek sayılmaz. bazen kapıldığım tuhaf bir hissi düşünüyorum da, söyleyeceğim önemli birşey ve bunu söyleyebilme gücüm varmış hissi; sadece ne olduğunu bilemiyorum ve bu gücü herhangi bir şekilde kullanamıyorum.” cesur yeni dünya/aldous huxley

çünkü beyaz adamın gerçek tanrısı, kendisinin “para” adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kağıttan başka bir şey değildir. -göğü delen adam/erich scheurmann

kargaşa düzenden doğar, korku cesaretten doğar, zayıflık güçten doğar. düzen [ya da] düzensizlik sayıdadır [örgütlenmededir]. cesaret [ya da] korkaklık tavırdadır. güçlülük [ya da] güçsüzlük görünümdedir. savaş sanatı/sun zi

“ne kadar sıfat varsa hepsini attım” veba/albert camus

loading