#kitap alıntısı

LIVE

“Sık sık gelemiyor çünkü karaya sık sık ayak basamıyor…Dünyayı dolaşıyor.Seninle beraber.Karısıyla… Sen hiç gelemedin çünkü, mezarlığı sevmiyorsun. Kendi annenin babanın mezarına dahi gidemiyorsun. Başka bir sebebi yok.Ama her defasında, selamın var.”

“Bora senin mezarında, seninle ne konuşuyor?”


“Denizi, uğradığı limanları… Bir gün mezarıma geldi. ’ .’ dedi. Sonrasında bunu hiç bozmadı. Anneme, babama ve bana hep hikayeler anlatıyor.”

“Siyah örtünün üzeri, tabak ve kadehlerin arasındaki bordo mumları çevrelerken yemyeşil yapraklarla süslenmişti ve fakat hiç şüphesiz masanın en güzel ayrıntısı, bordo şakayık buketiydi.”

“Canilik değil, kahramanlık bu… Kaç kişi göğüsleyebilirdi bunu bilmiyorum. ̧ , ̧ ̧…“

“Ben senin gözlerine her baktığımda seni bir harabeye çevirdiğimi gördüm. Peki sen, benim gözlerimdeki enkazı nasıl görmedin?”

“Ne zaman bakman gerektiğini bilirsen, bir çift gözde her soruya cevap bulabilirsin…”

Beni bir tek sen yok edebirmişsin gibi…

“Bu tabloyu neden satın aldım biliyor musun?Çünkü onda seni gördüm..Normalde ay çiçeği,yani bizdeki gibi sarı olan..Ege ve Karadeniz arasında sıkışıp kalmış Marmara'nın en önemli simgesidir ya..Tek derdinin Anıl mı Bora mı savaşı vermek olduğu günleri hatırlattı bana..”

“Nazlı sevgilim benim…”

Çünkü ona ait olan sevgim de sana ait oldu onun gidişiyle..

“İnsan, yaş aldıkça önceki yaşlarına kızar;benim önceki yaşlarımın karşısına çıkacak yüzüm yok Gökhan.”

“Sırf sen istiyorsun diye kimse sana saygı duymaz. Mücadele etmen hak ederek bunu kazanman gerekir.”

Ellerimi beline koydum… İçime yaz doluyordu. Saçlarından mı geliyordu bu koku, teninden mi? Saçlarını çektiğim için hayvan gibi pişman olduğumu söylese miydim? Artık bana sarılmaya bir son verebilir miydi? Kız çok güzel kokuyordu. Kız değil. Nazlı. Evet, Nazlı.

O tanımadığım adamın şimdi kocam olmasının tek bir açıklaması olduğunu biliyordum: kader.


Ağlarını bir kez ördüğünde, karşısında hiç kimsenin duramayacağı .

Çok yoğun hissetmelerim zamanı, ben hızlı dedikçe durması kimininse inadına geçmemesi… evet çok yoruyo beni sanki zamanın içinde hapsolmak ve tam şuan savaşların durulduğunu hissetmek. Bu yüzden “ geçkin zaman; yap aklına eseni…” çünkü ben savrulmaya alıştım

.gördüğü halde görmeyen körler’

Gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir…

Küçük Prens

‘zaman zaman, dön dolaş aynı noktaya gelip takıldığımı, belki daha isabetli bir ifadeyle hiçbir yere kıpırdamamış olduğumu hissediyor; yalnız bunu hissetmekle de kalmıyor, bu hissi de daha önce yaşamış olduğum hissine yakalanıyorum.’

Susma, alışkanlık yapacak.. Sustukça daha çok susacaksın.

Ahmet Ümit

“İslâm toplumu tam ölmemişse ve hâlâ yaşıyorsa, bunu, gelip gelip dirilten ramazanlara borçludur.”

Sezai Karakoç

Uzak nedir? Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?

Ben yaşıyor muyum? Yaşamıyorum, geciktikçe geciken bir çözüm bekliyorum. İşte yine yanıt yok!

-Tolstoy/Anna Karenina

Hayatının bütün bu izleri sanki ona sarılmış şöyle diyordu: “Hayır, bizi bırakıp gitmeyeceksin, başka birisi olmayacaksın, nasılsan öyle kalacaksın: Kuşkularınla, kendinden sonsuz hoşnutsuzluğunla, sonuçsuz kalan kendini düzeltme denemelerinle, yaşadığın düşüşlerle ve senin için olanaksız, sana nasip olmayacak sonsuz bir mutluluk beklentisiyle.” Ama bunu eşyaları söylüyordu, içindeki başka bir ses ise geçmişe boyun eğmemesini ve yapabileceği her şeye kendini zorlaması gerektiğini söylüyordu.

-Anna Karenina/Tolstoy

“İçinize şeytan kaçmış olmalı,” dedi Candide. “Bu dünyadaki işler karmakarışık,” dedi Martin, “şeytan ne kadar içimdeyse bir o kadar da dışımda ama sizi temin ederim, bu küreye daha doğrusu bu küçük küreciğe göz gezdirdiğim zaman, tanrının onu bazı zararlı yaratıklara terk ettiğini düşünüyorum.”

-Voltaire/Candide

loading