#hikayeler

LIVE



Merhabalar, ismim Barış. 26 yaşındayım ve İzmir’de oturuyorum. İzmir’e Üniversite için geldim, fakat çok sevdim bu şehri ve Üniversite’den sonra ayrılmak gelmedi içimden, Avukatlık okudum ve buraya yerleşme kararı aldım. Üniversite’den mezun olduktan 1 yıl sonra bir büroda kendime iş buldum. Büro’da 2 Avukat çalışıyorduk. Diğer Avukat, Suzan isminde, 27 yaşında bir bayandı ve benim gibi daha çok yeniydi meslekte, benden sadece 1 yıl önce başlamıştı. İlk başlarda onu gözüme kestirdiysem de, sonradan benim esas ilgimi çeken asistan Meltem oldu. Meltem çok güzel bir kadındı, fakat bizden yaşça büyüktü. Yaşını çok sonra öğrendim, meğer 39 yaşındaymış, fakat hiç göstermiyordu yaşını.

Suzan bana büroyu gezdirirken Meltem ile karşılaşınca, onu benimle tanıştırdı. Ben o ana kadar Suzan’ı sikme planları kurarken, birden ilgim Meltem’e dönmüştü. Meltem, 1.75 boyunda, esmer, kumral saçları olan, büyük ve yuvarlak dimdik göğüsleriyle dolgun kalçalarıyla çok güzel bir kadındı. Pek bir vasfı yokmuş, zaten Suzan’ın mahalleden bir tanıdığıymış, yani tanıdık olarak işe alınmış, ama gayet güzel bir kadındı. Büro’da çalışmaya başladım, aldığımız davalar üzerinden para kazandığımız için belirli bir maaşım yoktu, ama her ay güzel bir para kazanıyordum bana göre. Fakat işe başlamamın üzerinden 2 ay geçmişken çok güzel bir dava aldım. Büyük bir şirketin yönetim kurulundan birinin avukatlığını yapacaktım. Eğer kazanırsam 15.000 Lira gibi bir para alacaktım, ki büyük bir paraydı benim için. Fakat gerçekten bu dava için çok kafa patlatıyordum, herkes bürodan çıktıktan sonra bile ben kalıyor ve davaları araştırıyordum.

Suzan bana sormuştu, “Bu davayı kazanırsan bize ne ısmarlayacaksın?” diye. Ben de, eğer kazanırsam, onları çok iyi bir yerde yemeğe çıkartacağıma dair söz vermiştim. Ki kazandım da. Tabii davayı kazanmam 2,5 ay gibi bir süremi almıştı. Mayıs ayına gelmiştik. Bir akşam mesaimiz bittiğinde, çıkarken, “Hadi size verdiğim sözü tutayım!” dedim. Suzan, “Ne sözü?” dedi. Ben de, “Yemek sözüm vardı!“ dedim. Suzan, “Saçmalama ya, şakasına söyledim ben onu!” dedi. Ben ısrar ettim, en sonunda kabul ettiler ve benim arabama doluşup, sahil kenarında lüks bir restorana gittik. Yemeklerimizi yedik, içkilerimizi içtik, güldük ve eğlendik. Ben çok fazla içmemiştim araba süreceğim için. Hesabı ödedim ve kalktık. Biraz pahalıydı, ama ne de olsa sözüm vardı ve cebime 15 bin lira gibi bir para girmişti. Arabama bindik, önce Suzan’ı evine bıraktık. Meltem ile arabada yalnız kalınca, o anda aklıma bir fikir geldi ve onunla bu anı değerlendirecektim. Meltem ile sohbet etmeye başladık, konu evliliğe gelince, Meltem bana, “Sen niye evlenmiyorsun bakayım?” dedi. Ben de, “Sen niye evli değilsin?” dedim.

Meltem bir an duraksadı. Kendi sorusuyla tuzağa düşürmüştüm onu. Bana, “Ben zaten 5 yıl evli kaldım, 3 sene önce boşandım!” dedi. Ben de, “Üzüldüm. Peki ondan sonra evlenmeyi düşünmedin mi?” dedim. Meltem, “Hayır, yalnız yaşamak hoşuma gidiyor!” dedi, sonra da, “Sen niye evlenmedin onu söyle?” dedi. Ben de, “Her çiçekten bal almak hoşuma gidiyor!” dedim. Güldü ve “Ooo, çapkınız yani?” dedi. Ben de, “Evet, aynen öyle! Ya bak ne diyeceğim, ben araba kullanacağım diye restoranda çok içmedim. Seninle sohbet te çok güzel, istiyorsan bana gidip birşeyler içelim mi?” dedim. Meltem biraz duraksadı ve “Bilmem, olur mu ki?” dedi. Ben de, “Sen de yalnız yaşıyorsun, ben de, merak edecek kimsemiz yok. Eğer bana güvenmiyorsan evine bırakabilirim?” dedim. Meltem, “İyi tamam, ama ben bu gittiğimiz yerde içitiğimiz gibi şarap falan sevmiyorum. Rakı olursa gelirim!” dedi ve güldü.

Ben de, “Gerçekten mi? Ben de Rakıyı çok severim, ama siz içmezsiniz diye açtırmamıştım.” dedim. Meltem, “Rakı içeriz o zaman!” dedi. Ben de, “Tamam!” dedim. Evde Rakı olmasına rağmen, garanti olması için eve giderken tekele uğradım ve oradan da bir 100’lük Rakı aldım. Daireme çıktık. İçeriye girince ben mutfağa geçtim, Meltem de evi gezmeye başladı ve “Güzelmiş evin!” diye seslendi. “Teşekkür ederim!” dedim. Meltem’in o gün altında yeşil bir kalem etek ve üzerinde de beyaz bir Straplez bluz vardı. Büyük göğüsleri o dar bluzun altından fırlayacak gibiydi ve ben gördükçe azıyordum. Rakıları balkona çıkardık ve mutfakta hazırladığım meyve tabağını, mezeleri ve çerezleri götürdüm. Mayıs ayında olsak bile hava soğuktu. İçerden, bacaklarımızı örtmek için pike getirdim. Balkondaki divanda yan yana oturuyor, tüm şehri izlerken Rakılarımızı yudumluyorduk. Bir yandan da konuşuyorduk, herşeyden bahsetmeye başladık. Birinci kadeh, ikinci kadeh, üçüncü kadeh… derken ikimizin de kafalar çakırkeyf olmaya başladı, ama kendimizi biliyorduk. Sarhoş değildik.

Artık kendimi tutamıyordum, elimi eteğinin üzerinden bacağına attım ve okşamaya başladım. Meltem önce elime baktı, sonra bana baktı ve “Ne yapıyorsun?” dedi. Ben de, “Seni çok arzuluyorum. Hastayım sana. İkimiz de yalnızız!” dedim. Meltem tam kafamdaki olgun kadın fantazisine uygun kadındı ve onu kaçıramazdım. Bugün onu sikecektim, başka çaresi yoktu. Meltem gözlerime bakarak, “Olur mu ki?” dedi. Ben de, “Neden olmasın? Bizi tutan şey ne?” dedim. Meltem, “Bilmem ki, yani birden böyle?” dedi, ama kendisi de istiyordu. Meltem’e, “Hadi ama, ikimiz de bundan zevk alacağız ve pişman olmayacağız. Kimseyi aldatmış olmayacağız!” dedim. Meltem gülerek, “Sen bu gece beni sikmeyi kafaya koymuşsun!” dedi.

Gülümsedim ve dudaklarına yapıştım, öpüşmeye başladık. İkimiz de bu anı bekliyormuş gibi delice öpüşüyorduk. Elinden tuttum Meltem’in ve “Gel benimle!” dedim. İçeriye girdik ve hızlıca yatak odama geçtik. Yatağa fırlattım Meltem’i ve ışığı açtım, gülümsüyordu. Meltem’i öpmeye başladım tekrardan ve ellerimi bluzunun üzerinden göğüslerine götürdüm. Straplezdi, yani askısız olduğu için direkt bluzu aşağıya çekmemle birlikte sütyenden taşan göğüsleri serbest kaldı. Meltem ile birbirimizi yer gibi öpüşürken, ellerimi göğüslerinde dolaştıyordum. Büyük göğüsleri avcuma sığmıyor adeta taşıyordu.

Meltem beni üzerinden kaldırdı ve bluzunu komple çıkartıp kenara attı. Ardından sütyeni de çıkardı. Sonra da beni soymaya başladı. Tişört, pantolon derken boxerimle kaldım ve onu da çıkartınca kalkmış yarrağım serbest kaldı. Eğilerek yarrağımı yalamaya başladı. Eğilince kalçası havaya dikilmişti ve ben de kalçalarını okşamaya başladım eteğinin üzerinden. Meltem yarrak yalama konusunda gerçekten süperdi. Yarrağımı yalarken, saçlarını tutup iyice bastırmaya başladım ve “Harikasın, devam!” dedim. Meltem kafasını kaldırdı ve “Çok mu azdın?” dedi ve tahrik edici bir gülüş attı. Kalçasına hafifçe tokat attım ve “Yala aşkım!” dedim. Meltem tekrardan sikime yumuldu.

Şimdi daha da istekli ve arzulu yalıyordu artık. O yaladıkça ben uçuyordum zevkten. Meltem bir süre sonra sikimi yalamayı bıraktı, sikim adeta parlıyordu ıslaklıktan. Gülümsedi bana, ona saldırdım ve dudaklarına yapıştım. Çok fena azdırmıştı beni orospu, ama hayatının sikişini yaşayacaktı birazdan. Hemen eteğini çıkarttım, kırmızı dantelli bir külot vardı altında. Onu da çıkartıp kenara fırlattıktan sonra, yatakta Doggy pozisyonuna getirip, kalçalarını ayırdım ve amına yumuldum. Sulanmış amını resmen dilimle bitirdim yalaya yalaya. Meltem artık inlemeyi geçmiş, aldığı zevkten bağırıyordu.

Hiç, birileri duyar, rahatsız olur falan aklımda değildi. Meltem 2-3 dakika içinde orgazm oldu. Ayağa kalktım ve arkasında yerimi aldım. Sikimi mızrak gibi bir anda sıcacık amına soktum. 3 yıldır yarrak görmemiş amı daracıktı ve ben siktikçe Meltem harika bir şekilde inliyordu. Onun inlemesinden ben dahada tahrik oluyordum, artık kendimi tutamamaya ve istemsiz sesler çıkartmaya başladım. Meltem ise zevkten uçmuştu adeta ve ben daha ilk seferimi yapamadan o ikinci defa orgazm oldu. Ben de artık yavaş yavaş istemsizce kasılıyordum, gelmek üzereydim. Ve son anda amından çıkıp, kalçalarına boşalmaya başladım. Döllerim o kadar hızlı çıktı ki, beline kadar gelmişti. Meltem yatağa yüz üstü yığıldı. Ama onunla işim daha bitmemişti.

Yarrağım inmeden hemen Meltem’i çevirdim ve sırtüstü yatırdım yatağa. Bacaklarını omzuma aldım ve amına tekrar kökleyip, sikmeye devam ettim. Bir elim göğüslerindeydi ve yoğuruyordum. Bir süre böyle siktikten sonra amından çıktım ve hiçbir şey söylemeden yarağımı götüne bastırmaya başladım. Gerçi biraz acı çekecekti, göt deliğini hiç yalamadan, ıslatmadan, kuru kuru sokacaktım, ama olsun. Yavaş yavaş ve azıcık azıcık sokarak, götüne tamamen girmem yaklaşık 5 dakika sürdü. Sonra hızlıca pompalamaya başladım. Meltem ilkin, “Nolur yavaş tatlım, acıyor!” diye bağırıyordu, ama birkaç dakika sonra, “Daha hızlı bebeğim!” diye bağırmaya başladı. Meltem’i götünden 20 dakika kadar siktikten sonra içine boşaldım ve dudaklarımız birleşti. Biraz dinlenip duşa girdik…

Meltem o günden sonra, neredeyse haftanın 4-5 günü bende kalıyor. İlişkimiz ise halen hız kesmeden devam ediyor. Meltem şuan 41 yaşına geldi, ama halen çok sağlam sikişiyor!

korayaker:Ah, kaçmak, uzaklara kaçmak, güneşli ve ağaçlı bir yolda bir ikindi saatinin tozları içi

korayaker:

Ah, kaçmak, uzaklara kaçmak, güneşli ve ağaçlı bir yolda bir ikindi saatinin tozları içinde tek başına yürümek istiyordu.

Hikâyeler,Ahmet Hamdi Tanpınar


Post link

 

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

           Öylece donup kaldık. Ben, arkamda Mert çıplak ve ayakta, babam ve teyzem yine çıplak, yerde halının üzerinde sevişiyorlar…Etraflarında yerlere saçılmış giysileri… Dördümüz de şaşkınlıktan açılan gözlerimizle birbirimize bakıyorduk.

          Şaşkınlığı ilk atlatan teyzem oldu. Sanırım geri dönülemeyecek noktaya gelmiş, orgazm olma aşamasında kalmıştı. Babamın altında yatıyordu ve babam teyzemin bacaklarının arasına girmişti. Babama sarılıp kaldığı yerden devam etmeye, belini oynatmaya, alttan kalçalarını indirip kaldırmaya başladı.

          Babam şaşkın, ne yapacağını şaşırmış, aval aval bize bakıyordu. Üzerinde ıslak jartiyer çoraplarıyla çırılçıplak salona dalan biricik kızına ve arkasındaki çıplak oğlana… Siki hala sertliğini koruyordu. Teyzem alttan kalçalarını indirip kaldırdıkça babamın hayli kalın siki teyzemin amında bir görünüp bir kayboluyordu.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

           Babam şaşkınlığı geçince ilk tepkisi altında hareket edip duran teyzemin kollarını çözüp içinden çıktı, ayağa kalktı. Önündeki kalın alet teyzemin içinde yağlanıp parlatılmış gibi pırıl pırıldı. Teyzem oyuncağı alınmış bebek gibi kalakaldı yerde, bacakları açık vaziyette… Babam şaşkınlıkla,

          -“Bu… Bu vaziyet ne Gül? Kim bu herif… Evimde ne yapıyor?” diye bağırarak sordu bana…

            Öyle komik bir durumdaydık ki, kahkahayla gülmemek için kendimi zor tuttum. Teyzemin amından çıkardığı siki önünde sallanırken bana hesap soruyordu babam… Elimi belime koydum, onunla aynı tonda bağırarak,

          -“Evet baba… Gerçekten… Bu vaziyet ne?” Elimle yerde yatan teyzemi ve kendini gösterdim. “Sanırım annemin bu durumdan haberi yok…”          

          -“Bağırarak üste çıkamazsın küçük hanım…” Mert’e yöneldi öfkesi… Üzerine yürüdü, “Kimsin sen ulan zibidi? Küçücük kızımla ne yapıyorsun evimde?”

          Elini uzattı, giysi olsaydı yakasından tutup sarsacaktı herhalde… Bulamayınca bir tokat indirdi çocuğun suratına… Zaten şaşırmış vaziyette duran Mert, tokadı yiyince sarsıldı, yumruklarını sıkıp gardını aldı. Ben önüne geçtim. Teyzem yerinden kalktı, saldırıya geçen babamla Mert’in arasına girdi. Bir anda çırılçıplak dört insan birbirimize girdik. İki erkek birbirinin üzerine yürüyor, biz kızlar aralarında kalmış, engel olmaya çalışıyorduk.

          İki dövüş horozu gibi birbirinin üzerine yürüyen iki erkeğin arasında bir sağa bir sola yalpalanırken çıplak vücutlarımız birbirine değiyor, sürtüyor, ben Mert’in beline sarılıp engel olurken, teyzem “enişte…”  diyerek babama sarılıyor, hareket etmesine engel oluyordu. Tam ortalık sakinleşti derken babam elini kaldırıp hücum edince bu kez ben babama sarılıyordum “baba” diye bağırarak, teyzem de Mert’in önüne geçip kollarını tutmaya çalışıyordu. 

          Sonunda ortalık durulur gibi oldu… Teyzem sımsıkı Mert’in beline sarılmış vaziyetteydi. Ben de babama… Gözlerim dolmuş, ağlamak üzereydim.

         -“Yapmayın artık…” diye bağırdım ikisine de… Şimdi sakinleşmişti ortalık… Babam yine homurdanıyordu,

         -“Nasıl yapma dersin Gül? Şu haline bak… Jartiyerlerle… Ucuz bir fahişe gibi… Çırılçıplaksın…” 

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

         -“Jartiyerler benim değil baba… Annemin… Annemin çekmecesinden aldım bunları… Annemle ikiniz fantezi yaparken giydiği jartiyerler… Annemi becerirken giymesini istediğin şeyler… Annemi sikerken iyi oluyor da, ben giyince neden ucuz fahişe oluyorum söyler misin?”

          -“Bu… Bu… İkisi aynı şey değil küçük hanım…Hem doğru konuş bakayım… Sikmek, becermek filan…   Biz… Biz evliyiz… Her evli çiftin böyle gizli fantezileri olur, normaldir. Normal olmayan sensin. Daha yaşın küçücük… İnanamıyorum… Bu yaşta bu herifle… Bekaretini bu zibidiye mi verdin?”

          -“Hayır efendim, kızınıza zarar vermedim. Onun istemediği hiçbir şey yapmadım. ”

            Mert dayanamamış, söze karışmıştı. Teyzem hala Mert’in beline sarılmış duruyordu. Oğlanın heybetlisi, kendine sarılan çıplak bedenin varlığıyla ayaklanmış olmalıydı. Canavar gibi başını havaya kaldırmış, göbeğine doğru kobra yılanı gibi yükselen alet bakınıp duruyordu havada… Bu kez teyzem söze girdi, 

          -“Enişte, karışmayayım dedim, dayanamadım. Madem bekarete önem veriyordun, benim bekaretimi neden sen aldın o zaman? Hem de 16 yaşındaydım beni bozduğunda… Hem de ablamın yatağında…” Babam bozulmuştu bu sözlere… Bir şey de söyleyemedi, yutkundu. Ben kulaklarıma inanamıyordum.

          -“Bak seenn…. Neler de duyuyorum? Baba? Ne diyor teyzem?”

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          -“Gerçeği söylüyorum canım… Bu baban olacak adam  ben daha 16 yaşımdayken allem etti, kalem etti, kızlığımı aldı. Tamam ben de senin gibi azgının tekiydim ama… Baban da pek bekarete önem veren biri değildi kızlığımı bozarken… Tam tersine, çarşafa kanımı akıtırken zevkten dört köşeydi…” Babam yelkenleri suya indirmişti, eğilip yerden giysilerini aldı,

          -“Tamam, sizinle konuşulmaz. Ben giyinmeye gidiyorum. Ne haliniz varsa görün… Bak sana söylüyorum, bu kız bu hızla, böyle giderse orospu olacak…”

          -“Enişte, nereye? Daha yarım kalan işimiz var…” diye seslendi teyzem, babam dinlemedi bile, arkasına bakmadan yatak odasına geçti. Teyzem hala Mert’in beline sarılmış vaziyetteydi. Gözüne oğlanın havaya dikilmiş aleti ilişti.

          -“Gördünüz mü şimdi çocuklar?” dedi ilgisini Mert’in göbek deliğine doğru uzanan kavisli upuzun sikine yöneltmişti şimdi konuşurken… “Siz beş dakika daha gelmeseydiniz eniştemin altında orgazm olacaktım. Ne güzel sikiyordu beni…”

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

Hepimiz çıplak olmamıza rağmen, teyzemin böyle açık saçık konuşması karşısında utanmıştım nedense…

          -“Aman teyze…” dedim. “Nasıl konuşuyorsun böyle?” Güldü teyzem…

          -“Nasıl konuşuyorum küçük orospu? Siz ne yapıyordunuz peki? Tavla mı oynuyordunuz ikiniz?” Elini Mert’in sikine götürdü, sertliğini avucuyla kavrayıp sıktı. Mert inledi. “Bu azman yarak meydanda gezerken sikişmediniz mi siz de? Bakire olduğuna göre ne yaptınız? Arkandan mı verdin? Anal seks mi yaptınız, yoksa sadece oral yaparak geçiştirdiniz mi? Yaladın mı bu güzel şeyi? Emdin mi? Ablamın babanla seviştiğimden haberi yok ama, biricik kızının da bu erkek güzeline domaldığından haberi yok bence…” 

            Hayran hayran okşuyordu elindeki siki… Eğilip önünde diz çöktü, yalamaya başladı. Mert hayretle ellerini havaya kaldırıp yüzüme baktı, ne yapayım gibisinden… Ben de şaşkındım. Omuzumu silktim, cevabım yoktu.  Benim güzel, seksi teyzem benim önümde sevgilimin sikini yalıyor, emiyordu. Güzel bir oral uyguluyordu erkeğime… Benden cevap alamayan,  teyzemin alttan torbalarını yalamasına da dayanamayan Mert inleyerek ellerini teyzemin saçlarına geçirip kendine çekti. Olaya o da katıldı.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

           Gidip koltuğa oturdum, izlemeye başladım ben de… Görüntü güzeldi doğrusu… Mert’in aşırı gelişmiş ve siki yalanıp zevk aldıkça gerilen kasları, uzun boyu, önünde diz çöken teyzemin harika, seksi vücuduyla soft pornolardan fırlamış, tablo gibi bir manzara vardı önümde…

           Bir süre daha yalayan teyzemin bir eli Mert’in sikini tutup okşarken, diğer eli kasıklarında, amındaydı. Kurcalayıp duruyordu parmaklarıyla… Sonuna kadar yutmaya çalıştığı aleti ağzından çıkarıp tükürükleri elinin tersiyle sildi, bana baktı.

          -“Gül… İzin verir misin bize canım? Tam boşalmak üzereydim, baban beni yarıda bıraktı. Mutlaka orgazm olmam lazım benim… Sakıncası var mı senin için?”

           Başını yukarı kaldırıp Mert’e baktı, elindeki zevk aldıkça daha da kalınlaşmış, damarları fırlamış aleti iki yana sallayıp güldü, “Sevgilinin pek itirazı yok gibi…. Öyle mi Mert? Bekaret sorunu olmayan bir orospuyla sikişmek ister misin?”

          Mert başını salladı heyecanla, onayladı. “Gül, sen de izin verirsen sevgilinle sikişmek istiyorum…” Onun bu pervasızlığı, azgınlığı karşısında güldüm ben de… Elimden başka bir şey gelmiyordu ve olay gittikçe ilginçleşmeye başlıyordu.

          -“Peki babam ne olacak teyze? Yatak odasında adam ve sen burada başkasıyla sevişeceksin. Olur mu?” O da güldü,

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          -“Olur, merak etme sen… Babanın en büyük zevklerinden biridir. Önünde benim başkasıyla sevişmeme bayılır. Kadın veya erkek fark etmez. Benim başka heriflerin altına yatmamdan, kızlarla kadınlarla sevişmelerimi izlemekten acaip tahrik olur …”

          Geldi yanıma oturdu. Göz kırptı bana…

          “Senin baban bir melek değil yavrum…” dedi. “Senin baban bir pezevenk… Godoş… Zevk için beni başkasıyla seviştirir…” Arkasına yaslanıp bacaklarını araladı. “Gel bakalım civanım… İfademi alıver benim… Not vereyim sana…”

          Mert ikiletmedi sözünü, hemen koptuğu gibi geldi, teyzemin bacaklarının arasına yerleşti. Sertleşmiş sikini teyzemin açılan amına sürtüyordu ki, teyzem doğrulup saçlarından tuttu, başını aşağıya, kasıklarına indirdi.

          -“Öyle kuru kuru olmaz Mert… Önce amcığımı bir yala bakalım… Çeşmeyi ıslatalım. Senin azman kolay girsin, canımı yakmasın aşkım…” dedi.

          Mert dilini çıkardı upuzun, köpek gibi teyzemin amını yalamaya başladı. Teyzem de kıvranmaya… Oğlanın saçlarını elinden bırakmamıştı, kendine çekiyor, başını amına bastırıyor, dilinden olabildiğince fazla zevk almaya çalışıyordu.

                       

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          -“Ohhh… Güzel yalıyorsun piç… “ diye inledi teyzem… “Klitorisimi de dilinin ucuyla yala bakim… Ohhhh… Evet… Öyle… Dilini kullan şimdi, içime sok, içerlerimi yala… Ooohhhh… Sevgilimm… Güzelll… Yala… Yala…Ohhhh… Parmaklarını da kullan aşkım… İki deliğime de çalış… Suyumdan ıslat parmaklarını… Ohhh… Kaygan kaygan… Nefiss… Arka deliğime sok parmağını… Evet… Böyle… Iıhhhh… Devam et… Ohhhh…”

          Yan yana oturuyorduk koltukta… Hemen yanıbaşımda gerçekleşen oral sahnesi beni de fena etkilemişti. Kasıklarımın yandığını, karıncalandığını hissediyordum. Elimi orama götürdüm. Islanmıştı. Dışından klitorisimi, istekle kabarmış dudaklarını okşamaya başladım. Diğer elimle de göğsümü okşuyordum.

          Teyzem kendinden geçmek üzereydi, öyle zevk alıyordu. Başını sağa sola sallıyor, elleri Mert’in saçlarında, kendi memelerinde dolaşıyordu. Orgazm olurken elini yana attı, çorabımın üzerinden bacağımı okşadı, zevkten kasılan parmaklarıyla etimi sıktı. Canım yandı ama zevkini bozmak istemedim.

          Kasıla kasıla boşaldı teyzem… Sakinleşti. Mert önünde diz çökmüş, şekilden şekle giren teyzemi izliyordu zevkle, bunu kendisinin başardığından gurur duyarak… Sakinleşince doğruldu, sikini teyzemin içinden sular akan amına dayadı. Beni girerken zorlayıp bağırtan aletin önce soğan gibi başı, sonra gövdesi, santim santim batan gemi gibi teyzemin amında kayboldu.

          -“Ohhh… Çok güzelmiş… Harika… Ahhh…”

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Teyzem gözleri kapalı, istemsizce inliyordu yarak içine girerken… Kasıkları birbirine yapıştığında Mert’in boynuna sarıldı, kendine çekti sımsıkı… Öpüştüler… Sonra kalçalarını oynatmaya başladı. Mert de gidip gelmeye çalışıyordu o altında oynayıp dururken… Sonunda bir tempo yakaladılar ikisi beraber… Piston gibi sokup çıkarıyordu koca aleti…

          Her detayı görebiliyordum. Kalın alet teyzemin amına gömülürken  sikin damarlarının nasıl zorlandığını… İçine giren aleti kabul ederken teyzemin iyice açılan am dudaklarını… Zevkten parmak gibi kabaran, sertleşen meme uçlarını… Nefes almaya çalışırken açılan, inleyen, zevk aldıkça ayıp şeyler fısıldayan ruju bozulmuş nefis, dolgun dudaklarını…

           Mert’in onu ilgiyle izleyen zevkten yarı kısılmış gözlerini… Sikini teyzemin amına sokup çıkarırken kalçalarını oynattıkça kasılıp gevşeyen boğum boğum sert karın, kalça, sırtının kaslarını… Teninde zevkten kendini kaybeden teyzemin uzun tırnaklarıyla çizerek oluşturduğu yol yol kırmızı çizgiler… Teyzemin iniltileri, fısıltılarının tonu yarağı yedikçe  iyice yükselmiş, şimdi zevkten feryat ediyor, bağırıyordu.

          -“Ohhh… Göğüslerimi em Mert… Sikerken memelerimi em…”

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

            Mert eğilip dediğini yapmak istedi, bir iki emdi ama sürekli olmadı. Uzun boyu engel oluyordu. Dayanamayıp yan döndüm, amımı okşayan elimi uzattım, teyzemin benden taraftaki göğsünü avuçladım. Am suyumdan ıslanan parmaklarımın arasında uçlarını eziyordum.

          Teyzemin aldığı zevk arttıkça feryatları arttı. Bu arada teyzemin diğer yanında bir gölge belirdi. Babam… Feryatları duyunca dayanamamış, yanımıza gelmişti. Teyzemin diğer yanına oturmuştu. Çıplaktı ve onun da siki kalkmıştı.

          Yakışıklı yüzü allak bullaktı. Yüzünün ifadesinde hem çıplak kızının yanında çırılçıplak bulunmaktan, sırlarının ortaya çıkmasından duyduğu mahcubiyeti, utangaçlığı, hem de  teyzemin sikilişini görmekten, izlemekten aldığı sapıkça zevki okuyabiliyordum. Bir eli Mert’in genç siki kadar uzun olmasa da ondan biraz daha kalın sikinin üzerinde sıvazlıyor, diğer eli teyzemin memesindeydi.

          Eğildi, teyzemin meme ucuna yumuldu. Mert tarafından pompalanırken şehvetle dalgalanan teyzemin hareket edip duran memesini eliyle zaptetmeye çalışırken ucunu da emiyordu.

          Tereddüt ettim önce… Hiç kendi hemcinsime böyle bir şey yapmamıştım şimdiye kadar böyle bir deneyim yaşamamıştım ama, yaptım. Ben de diğer memesine eğildim. Ürkek ürkek ucunu öptüm önce… Sonra dudaklarımın arasına alıp ben de somurmaya başladım. Baba kız teyzemin memelerini paylaşıp emerken, sevgilim de teyzemin bacaklarının arasında koca sikini durmaksızın sokup çıkarıyordu.

          -“Aahhh… Çılgınsınız siz… Hepiniz çılgınsınız… Beni de delirtiyorsunuz aranızda… Oohhh… Ölüyorum zevkten… Geliyorummm… Aaahhhh….”

                        

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Sonunda dayanamadı teyzem… Tüm vücudu kasıldı. Kollarını babamla ikimizin boynuna geçirip kendine çekti, bastırdı. Boğulacağımı zannettim memesi ağzımdayken… İstemsiz hareketlerle hareket ederek bir kukla gibi sarsılan, kıvranan bedeni dakikalarca kasıldı, gevşedi…

          Bunlar olurken babam da durmadı elbette… Koltuğun üzerine fırladığı gibi deminden beri tükürükleyip sıvazladığı kalın sikini teyzemin ağzına verdi. Teyzem tüm yorgunluğuna, tükenmişliğine rağmen kırmadı onu… Halsizce elini kaldırıp tuttu, başını ve dilini oynatarak babamın sikini yaladı, emdi, sonunda ağzına döllerini püskürtmeyi başardı. Tekrar koltuğa, teyzemin yanına serilip kaldı babam da…

          Bense tekrar amımı okşamaya koyulmuştum. Orgazm olan teyzemin içinden sikini çıkaran Mert gözünü bana dikti. Bende üç kez boşalan oğlan, teyzemin o orgazm fırtınasına dayanabilmiş, boşalmamıştı. Babama baktım, teyzemin elini alıp kucağına götürmüş, sikini okşatıyordu. Kendi halindeydi.

          Mert’e baktım tekrar… Sabit bakışlarla bakıyordu bana… Gözlerimi kırptım, yanaşmasını işaret ettim gülümseyerek… Dizlerinin üzerinde geldi. Eliyle hala belimdeki jartiyere tutturulmuş çorapları duran bacaklarımı dizlerimden başlayarak okşamaya başladı. Kendimi arkaya atıp aynı yaşta olduğum ama sevişmede usta ellerine bıraktım.

          Az önce teyzemin ve babamın boşalmasını izlerken yükselen sonra düşen zevk dalgası tekrar yükselişe geçti. Çoraplarımı okşayan elleri çıplak baldırlarıma ulaştı. Orayı bir güzel okşadıktan sonra fındık gibi minik amımı avuçladı hırsla sıkarak…  Fındık sözün gelişi tabi… Hiç sikilmenin tadına varamayan, sadece yalanıp okşanmakla yetinen şeftalimin suları akıyordu, şişmiş, yumruk gibi olmuştu.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Eğilip o yumruk gibi şişmiş şeftalime yumuldu sevgilim… Kendimi tutamadım. Islak dilini amımın çizgisinde hissettiğimde kıvrandım, hele kan hücumuyla kabarmış klitorisimde dilinin ucu gezinmeye başladığında bir inilti koptu ağzımdan…

          -“Aahhh… Mert…  Çok güzel…”

          Kendime gelip başımı çevirdim, babamlara baktım. İnlememi duyunca onlar da daldıkları alemden çıkıp bana bakmaya başlamışlardı. Babamın yüzü asıldı, teyzem elini tutup okşadı, dudaklarını öptü. Babamı sakinleştirmeye çalışıyordu. Canım babam… Hak veriyordum ona aslında… Biricik, minicik gördüğü küçük kızı sevgilisi tarafından beceriliyordu, hem de yanıbaşında…

          Ama yapacak bir şeyi, engel olabilecek bir durumu yoktu. Kızına engel olma, karşı çıkma şansını 16 yaşında kızlığını bozduğu teyzemi bizim önümüzde sikerken kaybetmişti. O yüzden kimse aldırmadı ona… Ailemize yeni katılan sevgilim Mert bile… Önünde gelişen olaylardan sonra sanırım babamı, grup seks yaptığı topluluğun bir üyesi, bir seks partneri olarak görüyordu.

          Gerçi Mert’in ne diyeceği de pek umurumda değildi doğrusu… Sonuçta bulunmaz hint kumaşı değildi. Ayrıca yaşananların gizli kalmasını sağlayacak bir çok koz vardı elimde… Konuşmaması Mert’in menfaatineydi. Hem elinin altında her zaman sikebileceği biri bakire lolita, iki bıldırcın gibi kadın varken niye fırsatı tepsin ki…

           Yeteri kadar yalayıp beni zevkten öldürdükten sonra omuzlarımdan tutup kendine çekti. Koltuğa ayağını dayayıp saçlarımı kavradı, bacaklarının arasındaki mızrağı ağzıma soktu. Ben de elimden gelen ne varsa hünerlerimi sergiledim sikini yalarken… Yanımızda bizi izleyen iki seyircimiz, babam ve teyzeme de bu konuda ne kadar usta olduğumu göstermek istedim biraz da…

           Siki yalandıkça inleyip duran Mert, sonunda saçlarımı tutup başımı geriye çekti. Eğilip ıslak dudaklarımı öptü.

          -“Dön bebeğim…” diye emir verdi.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Ne istediğini anlamıştım elbette… Hiç soru sormadan, itiraz etmeden dediğini yaptım. Koltuğun önünde, diz üstü eğilip kollarımı, yüzümü oturduğum yere dayayıp domaldım. Kalçalarımı havaya diktim, iki yana sallayıp erkeğimi bekledim.

         Sikini beklerken, önce dili geldi. Kıçıma yüzünü gömdü, minik deliğimi diliyle okşamaya başladı. Islak ıslak yalıyor, dilinin ucunu delikten içeriye sokmak için zorluyordu. Vantuz gibi göt deliğime yapıştı bir ara… Çekiştire çekiştire emdi.

          İyice ıslatıp yalandığına emin olunca doğruldu. Elini uzatıp parmaklarını  ağzıma soktu. Ben de parmaklarını yaladım, ıslattım. Çekip o ıslak orta parmağını deliğime okşarcasına soktu. Zevkle kıvrandım. Islak parmak, yalanıp kayganlaşmış büzüğüme zevk vererek içime kaydı… Sokup çıkardı… Sonra bir parmak daha eklendi. Bir diğer parmak alttan amımı okşadı. İnliyordum.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Sonra bir anda parmaklar çekildi oramdan… Sikinin başı dayandı arkama… Biraz zorladı geri çekti… Sonra tam deliğimin üstüne bıraktığı tükürüğünü hissettim. Yukarıdan nişan alıp deliğime tükürüğünü bırakmıştı. Böyle böyle yağlaya yağlaya sikini soktu arkama… Alışmıştım artık… Pek zorlanmadım koca sikini alırken… İnlete inlete içimde kaydı koca alet… Dibime dayandı, kasıkları kabalarıma vurdu.

          -“Vavvv…” diye nefesini koyverdi yanıbaşımda teyzem… “Usta işi gerçekten… Öyle değil mi enişte? Ne güzel sikti kızını oğlan… İncitmeden ufacık delikte ne güzel kaydı…”  Babamın homurtusunu duydum cevap olarak…

          -“Tamam canım… Abartma… Zaten öfkem burnumda…”

          Ama ilgiyle bana, bize bakmaktan da kendini alamıyordu. Mert babamın, teyzemin yanında insafsızca pompalamaya başlamıştı şimdi… Pençelerini belime geçirmiş sikip duruyordu… Dakikalarca sürdü bu… Hınçla sikiyordu beni… Vurdukça ileri kayıyordum, başım koltuğun arkalığına vuruyordu.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Sikini götümden çıkarmadan, kollarını belime sarıp kaldırdı, ayağa kalktı, kendi koltuğa oturdu. Bacaklarımı dizlerine koydum. Sırtım erkeğime dönük, bu kez ben inip kalkmaya başladım. O da alttan vurduruyordu. Teyzem yandan elini uzattı. Götüme giren koca sikin kalınlığıyla aralanan bacaklarımın arasından şeftalimi avuçladı. Parmaklarıyla okşadı.

          -“Ohhh… Çok güzel…” diye inliyordum zevkten…

          Zevk aldığımı gören teyzem aşağıya indi. Mert’in bacaklarının arasına girdi. Şimdi dilini çıkarıp sabit tutuyor, ben inip kalktıkça klitorisim teyzemin dili tarafından okşanıyordu. Yorulup ara verdiğimde, hareketsiz beklerken teyzemin dili amansızca şeftalimde çalışıyordu. Gözlerim kapandı zevkten… Teyzem bir benim amımı yalıyordu, bir aşağıya inip Mert’in sikini, taşaklarını… Mert de arkamda inlemeye başlamıştı.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Göğüslerimde iki tane el dolaşmaya başladı. Kapalı gözlerimi açtım, babam… Koltuktan kalkıp yanıbaşımızda ayakta durmuş, hayran hayran uçları pembecik dimdik göğüslerimi seyrediyor, elleriyle ikisini birden okşuyordu.

          -“Canım kızım… Tomurcuk gül gibisin… Harikasın… Tapıyorum sana…” dedi içtenlikle, hayranlıkla…

          -“Ohhhh….” diyebildim.

          Babamın bu sözleri bitirmeye yetmişti beni… O bildik orgazm dalgasının yükseldiğini duydum içimde… Gözlerim karardı, bir şey görmez oldum. Sarsılıyor, kasılıyordum. Kollarım bacaklarım kukla gibi sallanıp duruyordu. Mert de arkamda böğürüyordu. O da boşalmaya başlamıştı. Döllerini içimde hissediyordum. Siki sanki iki kat büyümüştü arka deliğimin içinde… Öyle sıkıyordum ki sikini, hareket edemiyor, o vaziyette içime boşalıyordu.

                       

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu

          Sonunda bitkin, hareketsiz kalakaldım. Mert’in kalınlığı hala tam olarak inmemiş, içimde duruyordu. Kucağına serilip kalmıştım. Babam teyzemin beline sarılmış, ayakta bizi seyrediyorlardı.  Teyzem başını kaldırıp babamı öptü,

          -“Ne dersin enişte? Kızın tam bir kadın gibi sevişti. Çok güzeldi doğrusu ikisi de…”

          -“Yani…” dedi babam, başka bir şey söylemedi. Kızıydım, yorum bile yapmaya çekiniyordu.

          -“Sen de beni, ablamın yatağında böyle siktiğinde onaltı yaşındaydım enişte… Kızın, benim kızlığımı bozduğun yaşta… Ne dersin, kızının da o zevki tatmasının zamanı gelmedi mi? Nasıl olsa Mert var… Gönüllü olur bu işe…”

          -“Sen benimle yatak odasına gel bakalım. Orada hem bu konuyu görüşelim, hem sevişelim güzel baldızım…” dedi babam…

            Adeta çekeleyerek teyzemi aldı, yatak odasına götürdü. Biz de Mert ile tekrar banyoya gittik. Temizlenip odama çekildik. Yatak odasından teyzemin zevk çığlıkları yükselirken, biz iki sevgili koyun koyuna yorgun bir şekilde uykuya daldık.

          Rüyamda benim kızlık bozma törenimi gördüm. Mert’in güzel siki bu kez amımdan akan bekaret kanıyla kıpkırmızı boyanmış, amıma girip çıkarken, annem, babam, teyzem hepsi de çırılçıplak,  yatağın etrafında bizi alkışlıyorlardı.

          Nerdeyse boşalmak üzereyken uyandım. Ne manyak rüyaydı ama…

          Başımı çevirdim, Mert yanımda çırılçıplak vaziyette, sırt üstü uyuyordu. Heykel gibi kaslı vücudunu, inip kalkan geniş göğsünü seyrettim bir süre… Sarıldım, bedenine çıplak bedenimi yapıştırdım. Uykusunda sarıldı bana… Güzel, seks dolu günler bizi bekliyordu.

Babam, Teyzem, Ben, Sevgilim... Azgın aile - Mutsuz Bir Ev Orospusunun Masturbasyon Hikayeleri - @by Mutsuz Orospu




Sabah ani bir hareket ile yatağımdan kalktım. Çiş için mi, susadım mı; hayır ikisi de değil. Kahrolası aniden gerçekleşen ruh değişimlerimin nedeni, ne sabah ereksiyonları, ne de su; yalnızca bir sigara. Pencereyi açıp masanın üzerindeki sigaraya uzandım. Uyku, gözlerimden geçtiği yerde parıltı bırakan bir sümüklü böcek olup çekilirken pencereden kasvetli güne “kendimi mi öldürsem yoksa bir fincan kahve mi içsem?” diye geçirdim. Ölümün o naif basitliğini anlatmak isteseydim eğer, sadece bu cümleyi tekrarlardım sanırım.

İyiden iyiye makineleşmeye başladığımı, ritüele dönüşen boş gözlerle buzdolabını açıp hiçbir şey almadan odaya geçtiğimde anladım. Herhangi bir elektronik mutfak eşyasının benden daha çok fonksiyona sahip olduğunu düşünmek sinirlerimi epey hırpaladı. Bunu çöpü kapının önüne koyup daha sonra kapıyı tekrar kapattığımda çıkardığı o sesten anladım. Odaya geçip etrafı inceledim, değişen tek şey kedilerin uyudukları yerler ve perdenin rüzgârın fısıltısı ile dans edişiydi. Derin bir nefes alıp hiçbir şey yapmayışıma daha başka nasıl bir hiçbir şey yapamayış daha ekleyebilirim diye aklımdan geçirdim. Kafamdaki develere hendekleri ve tarihçelerini anlatma işgüzarlığını bir kenara atıp tam tersi düşünmemeye zorladım kendimi. Ne yapacağım bugün? Öncelikle bir makine olmadığımı kendime kanıtlamam gerekiyor. Soğuk bir duş alır uzayan sakallarımı kısaltıp, üzerimdeki kirli kıyafetlerimi yenileri ile değiştiririm. Sonra dışarı çıkıp sokağın aşağısında denize manzarası olan parkta birkaç sayfa kitap okurum. Ne iyi!

Buzdolabını açıp bir zeytin ile kendimi geçiştirdim. Kapının önüne bıraktığım çöp poşetini tekrar içeri aldım. Sırtımı kapıya dayayıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Çıkan sesi tekrar duymak işimi zorlaştırsa da kendimi zorlamam gerektiğini yerdeki çöp poşetine fısıldayıp tekrar odaya döndüm. Tavanı, koltukların desenlerini, rüzgârın hafifçe itip geri çektiği perdeyi, duvardaki tabloları izledim. İçimi bir ürperdi kapladı. Sigaramı aradım evin dört bir yanında. Pencerenin önünde sigaramı tüttürürken yine ölmek mi kahve mi içmek sözünü tekrarladım. Ensemin köküne buz gibi inen ürperti tüm bedenimi kaplamaya başlamıştı bile. Birbiri ile yarışan baş ve karın ağrısı ile yere yığıldım… Yeter artık düşünmek istemiyorum diye çığlık attım. Eğer biraz daha güzel olsaydı bugün, dışarıda denizi izleyip kitap okuyabilirdim. Bahaneler, ne kadar da şahaneler! Beni buraya hapseden şey bahaneler değil, kendimi henüz affedememiş ve düşüncelerime hakim olamamam.

Elime bir kalem alıp bir şeyleri yazmaya çalıştım, yapamadım. Başımı tavanda bir noktaya dikip zamanın önüne geçtim. Hoşuma giden zamanın duruşu, testere olup sessizce saniyelerin ve dakikaların peşinden koşuyordu. Saatler pencereden çıkıp çoktan uzaklaşmıştı. Kafamı sağa sola çevirip kapının önüne koştum… Defalarca çöp poşetlerini bir içeri alıp bir dışarı koymaya başladım. Düşündüğüm şeyler çiş, buzdolabı, sigara, kahve, sümüklüböcek ölüm ve onlarcası beynimin içine volta atıyorlardı. Aklımdan geçen şeyler kapının sesi ile birer birer dağıldılar. Bir rüyanın içinde miyim yoksa bunlar şu an gerçekten yaşanıyor mu? Bu kez aynı şeyi buzdolabının kapısını açıp kapatarak yaptım. Oh! Neyse ki bir düş değil ve ben de deli değilmişim. Aynanın karşısına geçip yüzümdeki çocukluğumdan kalma izleri inceledim. Onlara sebep olan her şeye dakikalarca küfür ettim. Şimdi ne onlar var ne de yüzüm izlerden muaf. Bu kadar da derinlere inmeyeyim, boğulurum deyip aynanın karşısından da ayrıldım. Üzerimdekileri fırlatıp buz gibi suyun altında bu akşam ölürüm şarkısını tersten söyleyip güldüm. Banyodan çıkıp, arkamdan iz bırakarak odama doğru iliştim. Üzerime siyah bir boxer ve bir kot pantolon giyip tekrar aynanın karşısına geçtim. İtiraf etmelisin ki bu sefer daha iyi görünüyorsun. Aynaya iyice yaklaşıp bütün dünya erkeklerinin sorunu olan göbeğimi inceleyip motivasyonumu yerle bir ettim. Hem derler ya ‘’balkonsuz ev, göbeksiz erkek olmaz.’’ Neyse ki şanslıyım. Hem kendimi tatmin edecek bir zırvalık buldum hem de tanıdığım bütün kadınların göbeğimin üstünde uyuyup, uyandıklarını hatırladım.

Akşama bir kaç saat var. Aynadan ayrılırken bu akşam ölürümü yine tersten söylüyordum. Evin tüm ışıklarını açtım. Elbise dolaplarının, mutfak dolaplarının ve açılacak bütün kapıları açtım. Önlerinden geçip gördüğüm her şeyle vedalaşıp kapılarını tekrar kapattım. Yalnız buzdolabından bir elma ile çamaşır makinesinden de en sevdiğim tişörtü üzerime çektim. Çöpü kapının önüne bırakıp dışarıya attım kendimi.

Ellerim ceplerimde sağa sola bakıp karşılaştığım insanlarda tebessüm ile bir yakınlık aradım. Aslında aradığım şey tam olarak bu değildi. Bulamayacağımı fark edip aniden vazgeçmem bir oldu zaten. Tekrar eve dönmek istedim ama hayır seni küçük piç kurusu bir velet gibi davranmayı kes artık! Boyum biraz kısa olduğu için kızdığımda kendime böyle derim hep. O halde eve dönmeyi de erteliyorum kısa bir süreliğine. Verdiği rahatsızlıktan dolayı bir defa dahi özür dilemeyen lanet taş yığınlarını baktım. Eğer biraz fazla tükürüğüm olsaydı bütün binaları tükürükle kaplamamam içten bile değildi. Cebimden bir sigara çıkarıp; ‘’yaşadığımız dünyayı neden bu kadar karmaşıklaştırdık ve neden bu kadar dar bir alana sıkıştırdık ki?’’ dedim kendi kendime. Hepsinin tek bir sebebi var! Ölmekten korkuyoruz. Bence, dünyaya her bırakılan şey bir korkudan ibaret. Bir ev, araba, cami, kilise, sinagog ve bir bebek. İnsanlar ne zaman ölmeyi düşündü, bir ev almak için geberene kadar çalıştı, ne zaman ölmek aklına takılıp onu korkutmaya başlattı o zaman bir araba aldı. Ne zaman gelecek endişesi taşıdı o zaman ölümünün naifliğini bir bebeğin sırtına yükledi. Ve ne zaman öleceğini anladı, camilere sinagoglara kiliselere koşup tanrıya öleceğim ne olur benim için güzel mükâfatlar hazırla orada dedi. Hem tanrı hem insanlar birer sahtekârdan başka bir şey değiller. Ne tanrı, insanlar ölümü unuttuğunda onlara ölümü hatırlattı, ne insan ölüm yaklaşınca tanrıya yalvarmaktan utandı. Sigarayı alevlendirip, sanki birileri düşündüklerimi duymuşçasına köşeyi hızlıca dönüp arkamdan dumanım geriye doğru üfledim.

Hava da içim gibi yavaşça kararmaya başlamıştı. İnsanlarla birbirimizin farkına varıp analiz yapma olanağımız da azalınca kendimin duyacağı seste şarkı söyleyerek etrafı süzüp yürümeye devam ettim. Kenarı kaldırım taşları ile çevrili çöp konteynerlerini süzdüm. Düşünsenize her bir saate bir toplanan çöplerin yüzde ellisi plastik olmak üzere toplamda altı yüz doksan beş bin kilogram çöp denizlere atılıyor. Bu da yılda dört yüz elli milyon metre küp çöpün denize atıldığını gösteriyor. Bu dünyada pislikten başka bir şey olmayışımızın çarpıcı bir kanıtı. Etrafta çöp konteyneri ile kedilerden başka hiç kimsenin olmadığı bu sokaktan da ilerleyip diğer sokağa geçtim. İnsanlar gecenin çağrısına kulak verip dışarı çıkmışlardı. Duvara yaslanıp kafamı hafifçe kaşıdım. Sokağa çıkma yasağını kaldırıp kendimi affettiğimi anımsadım.

O sırada Kazancakis’in Zorba’sının en sevdiğim “İnsanız affet.” cümlesi geldi aklıma. Madam Ortans ölüm döşeğindeyken biri gelip, “Bugüne kadar senin hakkında ileri geri konuştuysam kusura bakma, insanız affet,” diyor. Ölüm döşeğindeki toplumun hor gördüğü bir kadına söylüyor bunu. Onun affetmesi önemli. Tanrı zaten affeder. Ama en güçsüz olan kadının elinde tek bir koz var, o da affetmemek. İçimi kara bulutlar yerine derin bir huzur kapladı tekrar.

Suçluymuşçasına başı yere eğik sigarasını tüttürerek önümden geçen sıska adamı aniden cebimden çıkardığım sigarayı yakma bahanesi ile durdurdum. Maksadım bir kaç cümle kurup konuşmayı unutmadığımı hatırlatmaktı kendime. Bu cesaret iyi hissettirdi bana kendimi:

-Ateşinizi alabilir miyim?

-Tabii neden olmasın.

Sigaramı yavaş yavaş yakarken bir yanda da onu süzmeye, neyi olduğunu anlamaya çalışıyordum.

-Neden bir suç işlemiş de bundan pişmanlık duyarcasına başın yere eğik yürüyorsun?

Sigarasını alıp bir duman çektikten sonra:

-Bilirsin biz insanlar her zaman suçluyuzdur.

-Ben suçlu değilim!

-Bu dünyada bulunmamız dahi bir suç iken bu cümleyi nasıl kurabiliyorsun?

Ateş için teşekkür etmeme müsaade etmeden tekrar başını yere eğip uzaklaştı. Suçluymuşuz hadi oradan, piç kurusu! Kendimizi affetmezsek suçlu olduğumuz hiçbir zaman değişmez. Suçlu olan birileri varsa onlar da birbirini affetmeyenlerdir diye kotaliklerin saçma düşüncelerini eleştirdikten sonra hayalimde konuştuğum sıska adam ile konuşmamı yarıda kestim. Sigarayı tırnaklarımın arasına alıp yolun ortasına doğru fırlattım. Çay içmek için bulunduğum yerden uzaklaşıp şehrin içine attım kendimi. Mağazalara hücum eden kalabalık, duvarın dibine tüneyip insanlardan para koparmaya çalışan dilenciler, kalabalığın uğultulusu, renkli ışıklar, müzik sesleri, bir kaç cümlesini duyabildiğim yanımdan uzaklaşarak kaybolan dedikodulu sohbetler. Sanki ölmüşüm ve ruhum yeryüzüne inmiş gibi kimse farkımda dahi değildi. Ne kadar uzak olduğumu hissedip kendimi bir mağazaya atıp ardından çıkmam bir oldu. Yola atılmış sandalyeleri olan bir barın önüne oturdum. İnsanlar neler içiyor diye ortalığı süzerken çayın olmadığını fark edip kendime bir bira ısmarlamaya karar verdim. Muhtemelen bu işi daha önce yapamamış, yapmadığı gibi sevmediği de belli olan bir genç yaklaşıp:

-Bir isteğiniz var mıydı? diye sordu.

Bu soru karşısında çenemin titremesine hâkim olamadan kekeleyerek bira istiyorum deyip kestirip attım. Biram geldi, kenarlarındaki buharlaşan sularına dokunup bu benim için geldi deyip gururlandım. Şöyle bir ortalığa göz gezdirdim. Oturan insanların ne iş yaptıklarını, nasıl insanlar olduklarını göz ucuyla bakıp kendi içimde süzgeçten geçirdim. Hemen sağ tarafında genç bir çift afili bir sohbete girişmişti. Kulak verip neler konuştuklarını dinledim. Bazen böyle şeyler yapmayı severim. Kız daha önce yaşamadığı şeyin onun için ilk deneyim olarak kötü olduğunu söylüyordu. Çocuk ise ellerinin arasına koyduğu yüzü ile kızı süzüp:

-Senin isteğin doğrultusunda hareket ettik bunun farkındasındır umarım.

-Evet, ama bu denli sarsılacağı mı bilmiyordum.

-O zaman lanet olsun. Bunu bir daha yapmayız sende sarsılmazsın.

Kız masadan kalkmak için hamle yaparken çocuk kolundan sıkıca tutup:

-Aptalca hareket etmeyi kes! Yaptığımız şey bu kadar da kötü değil. İlk olduğu için kendini kötü hissetmiş olabilirsin çünkü daha bilmiyorsun bile nasıl olduğunu.

Bir sigara yakıp biramdan büyük bir yudum daha aldım. Filmin giriş sahnesi etkileyiciydi. Omuzlarımı silktim, aptalca bir gülümseme ile kafamı çevirip yoldan geçen mısır satıcısını süzdüm. Gazeteyi külah yapıp mısır satıyordu. Kendime mısır ısmarlayıp bu filmi kaçırmamam gerektiğini tekrarladım. Buradaki ara sokaklarda böyle seyyar satıcılar dolaşır. Kimi kestane, kimi mısır, kimi çiçek satar. Seyyar satıcıyı görünce bir an için eski sofist yunan filozoflarını hatırladım. Para karşılığında felsefe öğreten gezgin filozoflar. Özellikle Atina’da çağın önde gelen bilgeleri var olan değerleri eleştirmişlerdir. Göreceli ve kuşkucu düşüncenin köklerini atmışlar ve geliştirici olmuşlar. Şu sözle aynada kendimi izlerkenki söylediğim “fazla derine inmeyeyim boğulurum” sözüne ithafen Sofist akımının öncüsü Protagoras'un söylediği “Çok derine inilmezse, ruhta eğitim fışkırmaz.” sözü birden kulağımda çınladı. Biradan derin bir yudum daha alıp koltuğuma çakıldım. Meraklı halim bir anda söndü. Garsona seslendim hesabı ödeyip ayrıldım. Mısırı da yiyememiştim. Gidip kapalı bir mağazanın önüne oturup birinin gelip adres sormasını bekledim. Yoldan geçen yaşlı bir kadın çiftleri durdurup çiçek satmaya çalışıyordu. Fakat pek de iyi bir satıcıya benzemiyordu. Zira söylediği zırvalıklar kimseyi çiçek alacak kadar ikna etmiyordu. Bir yolunu bulup derhal bu işi bırakması gerek diye içimden geçirdim. Göz göze geldik:

-Sen de ister misin?

diye sordu. Ben de…

-alabileceğim kimse yok olsaydı alırdım.

-O zaman sen de bana alırsın yakışıklı?

-Niye sadece kadınlara mı çiçek alınıyor?

-Yokta ne bileyim. Sende çok cimri çıktın.

-İyi o zaman sen bana al?  

Omuzlarını silkip tekrar sokağa, işine döndü.

loading