#çocuk
Bir neslin kayıp çocuklarıyız biz
Kimimiz bir bar köşesinde
Kimimizse cehennemden bozma bir evin köşesinde
Çığlıklarımıza tıkanmış kulaklarla birlikte
Belkide en karanlık gecenin ortasında
Birer birer yitip gitmişiz
Usulca içimize kapanmışız herkesin açıldığı baharlarda
Soluk soluğa uyanılan kabusları uyanıkken yaşamışız
Hikayelerimiz anlatılmamış satırlarla geçiştirilmişiz
Büyümüşüz çocuk olmadan
Ve o koca kalabalıkların ortasından
Yalnızlığımızla beraber sessizce çekip gitmişiz
Soğumuş ellerimiz belki bir buzdan daha çok
Ferlerimizi çalmışlar gözbebeklerimizden
Sığındığımız son limanda bile gemiye alınmamışız
Karanlıklar hoş gelir olmuş gözümüze
Çünkü saklamış bütün taşıdıklarımızı
Ah o taşıdıklarımız ki her baktığımız gözde vurur bizi
Yalpalaya yalpalaya gelmişiz bugüne bir bebeğin adımlarıyla
Halbuki koşarken bize hiç benzemeyip bir o kadar da benzeyenler
Hayat diye bir şeyin altında binlerce nefes feda etmişiz
Yine de hayata dair en ufak bir şey alamamışız ondan
Bir neslin kayıp çocuklarıyız biz
Çok çabalamışız ama yaşayamamışız…
Kadir gecemiz mübarek olsun
Ay çiçeği güneşe aşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. Sen kim, o kim.. vazgeç bu sevdadan demişler. Ay çiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe, bakmış bakmış…
Ayçiçeği gibiyiz bizlerde, diğer insanlar ne kadar yobaz,çağdışı, eski kafalı,gerici,deli deselerde.Her dem Sen'i anmayı,Sen'i anlayıp anlatmayı,Sen'i sevip sevdirmeyi nasip et Allah'ım.
fakiramaimanli
Bir nahiv (dilbilgisi) âlimi gemiye binmişti. Sefer esnâsında ilmine mağrur bir şekilde gemici ile sohbete koyuldu. Gemiciye zaman zaman muhtelif suâller sordu. Ondan “bilmem” cevabını alınca da ilmiyle gururlanarak:
“–Yazık! Cehâletin sebebiyle ömrünün yarısını ziyân etmişsin.” dedi.
Temiz kalpli gemicinin, bu küçük düşürücü davranışa gönlü kırıldı ise de olgunluk gösterip cevap vermedi. Derken şiddetli bir fırtına çıktı ve gemiyi müthiş bir girdabın içine sürükledi. Herkesi büyük bir telâşın kapladığı o hengâmede gemici, nahivciye dönüp:
“–Ey üstad, yüzmebilir misin?” diye sordu. Nahivci, solmuş, sararmış bir vaziyette kekeleyerek:
“–Hayır, bilmem!..” dedi.
Bunun üzerine gemici, mahzun bir edâ ile şu mukâbelede bulundu:
“–Nahiv bilmediğim için benim yarı ömrüm mahvolmuştu. Şimdi ise yüzme bilmediğin için senin bütün ömrün mahvoldu. Zira gemimizin bu girdaptan kurtulma imkânı yoktur. Ey nahivci! Bu deryâda nahivden ziyâde yüzme ilminin daha faydalı ve zarûrî olduğunu bilmiyor muydun?..”
Bu fânî vücut gemisi ölüm girdabında çırpınırken, yaşanmayan, irfâna dönüşmeyen ve sırf nefsin rahatına hitâb eden bilgiler fayda vermeyecektir. Günah girdaplarında boğulmaktan kurtulmanın yegâne çâresi; helâli, haramı bilmek ve bunları tatbik etmektir. İşte ancak böyle bir ilim, bizleri iki cihan saâdetine nâil edebilir.
Bu nasıl bir yangın be çocuk bir tek ben tutuştum,bir tek benim canım yandı.
Yine yağmurlu bir gece, ve benim hayallerim o küçük yağmur damlalarıyla uzaklara süzülüp gidiyor çocuk.
“O yara hiç kabuk bağlamadı,hala sızlıyor,ve sen hala bu yarayı gelmeyerek kanatıyorsun çocuk.Hadi benim yaralarım sızlasın çocuk, sahi hiç gelmeyecek misin?”
Şöyle düşünün babanız evin kurucusu yöneticisi, bir abiniz var, bir kız kardeşiniz ve de bir köpeğiniz var. Bir sabah uyanıyorsunuz abiniz şehit olmuş. Bir sabah uyanıyorsunuz kız kardeşinize tecavüz etmişler bir sabah uyanıyorsunuz köpeğinizin bacakları kesilerek ölmüş. Ve herkes cezasını çekicek derken duruşma günü oluyor. Abinizi vuran teröristler yakalanamamış, kız kardeşinize tecavüz eden adam çok sarhoştum tahrik oldum diyip ceket ilikliyor ve iyi halden serbest kalkıyor, köpeğinizi öldüren şahıs iste görmedim çok çalılık vardı görsem öldürür müyüm diyip ağlıyor oda para cezasıyla serbest bırakılıyor…
Bu yasaları onaylayan ve yeni bir kanun çıkarmayıp göz yuman hatta o pislikleri salan kişide babanız. Peki babanızın evin reisi yapan kim oda anneniz teyzeleriniz halalarınız. Siz o evi sırf dedeleriniz yıllarca korudu yıkmadı diye o evde kalır mıydınız? Bunlara göz yumar mıydınız?
Üslûb, bir kalbi kazanmak ya da kaybetmek arasında ince bir çizgidir. Hem önem veririz, hem elimizden geldiği kadar uygulamaya çalışırız.
(Elbet yapamadığımız zamanlar da olmakta)
Üslûbuna dikkat edeni de ayrıca severiz.
Rabbim, şu mübarek günler hürmetine nefsimizi ve neslimizi muhafaza eyle…
Âmin, âmin, âmin...
-Bir daha anlatıyorum iyi bak buraya:
-Gündüzleri karbondioksit alıp, oksijen vereceksin,
-Geceleri bunun tam tersini yapacaksın, ne var bunda anlamayacak?
-İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun vâlidesidir.
Lem'alar
Kıymet bilmenin okulu, öğretmeni, kitabı yoktur.
Dinlemeyi ve çocuklar gibi bakmayı unutmuş olmak,
“Beynimizin erozyonudur…”
Kurtar kendini bu erozyondan!
Bir yol bul!
Kendine dön, evine, kalbine dön…
İsmet Özel
Kimi överek güçlenir, kimi kırılarak…
Kimi onurla güçlenir, kimi alınarak…
Kimi kayıpla güçlenir, kimi kazanarak…
Kimi sevgiye, kimi sevgisizliğe,
Kimi ilgiye, kimi ilgisizliğe alışarak…
“Nerede ve nasıl olursan ol, Allah’dan kork.”
“Kötülük işlersen, hemen arkasından iyilik yap ki, o kötülüğü silip süpürsün.”
“İnsanlarla güzel geçin!”
(Tirmizî, Birr 55)
ADALEET!!
Bizler sadece adalet istiyoruz o küçüçük çocuğun yaşadıklarını görmenizi istiyoruz, şu vicdan denilen şeyde zerre sizdede olsun olsun ki sessiz kalmayın. Kadınlar mal değildir, erkeklerin kölesi değildir. Artık kadın cinayetleri son bulsun. Kimsenin canı artık yanmasın..!!
“Ey kahraman türk kadını sen yerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
23:22
Ölümün arkasına saklandım kırgın bir çocuk gibi,
Elimde pamuk şeker kalbimde umutlarım…
Hiç yaşlanmamış gibi uzandım yere
Göğsümde bayramlık pabuçlarım…
– Fatih Alıç - Devrik Cümleler (Ölünün Bayramı)