#edebiyat

LIVE

bir keresinde, kendine korkunç işkenceler yapan bir hastam olmuştu. ona neden böyle şeyler yaptığını sorduğum zaman, ‘bunları bana dünya yapmasın diye,’ karşılığını vermişti.

sana gül bahçesi vadetmedim/joanne greenberg

“her şey farklı olsaydı, insanın hissedebileceği şeylerden mi söz ediyorsun?”

Helmholtz başını salladı. “pek sayılmaz. bazen kapıldığım tuhaf bir hissi düşünüyorum da, söyleyeceğim önemli birşey ve bunu söyleyebilme gücüm varmış hissi; sadece ne olduğunu bilemiyorum ve bu gücü herhangi bir şekilde kullanamıyorum.” cesur yeni dünya/aldous huxley

çünkü beyaz adamın gerçek tanrısı, kendisinin “para” adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kağıttan başka bir şey değildir. -göğü delen adam/erich scheurmann

kargaşa düzenden doğar, korku cesaretten doğar, zayıflık güçten doğar. düzen [ya da] düzensizlik sayıdadır [örgütlenmededir]. cesaret [ya da] korkaklık tavırdadır. güçlülük [ya da] güçsüzlük görünümdedir. savaş sanatı/sun zi

“ne kadar sıfat varsa hepsini attım” veba/albert camus

“ama biliyorsunuz, azizlerden çok yenilmişlere karşı bir dayanışma duygusu içindeyim. sanırım yiğitlik ve azizliğe karşı eğilimim yok. beni ilgilendiren, bir insan olmak” veba/albert camus

dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. veba/albert camus

bir savaş patladığında insanlar “uzun sürmez bu, çok aptalca!” derler. ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez. budalalık hep direnir, insan hep kendisini düşünmese bunun farkına varabilirdi. -albert camus/veba

kendilerini özgür sanıyorlardı, oysa felaketler oldukça kimse asla özgür olmayacak. -albert camus/veba

geçmişleri kurtarmak ve bütün ‘böyleydi'leri 'böyle istiyordum’ hâline getirmek tek kurtuluş yoludur bence. irade kurtarıcı ve sevinç getiricinin adı budur. dostlarım, size bunu öğrettim, fakat şunu da öğrenin: 'bizzat irade henüz hapistir.’ -böyle buyurdu zerdüşt

arzın bir kabuğu ve bu kabuğun da bazı hastalıkları vardır. Örneğin bu hastalıklardan birinin adı insandır.

-zerdüşt böyle buyurdu

kendi gerçeğim sanki beni terk etmiş, orada burada rastgele geziniyordu. gerçeğimin gelip beni yeniden bulması iyi olur, diye düşündüm.

-zemberekkuşu'nun güncesi

çevremizde çıt yoktu. bir kez daha, ben denen yaratıkla içli dışlı oldum. -zemberekkuşu'nun güncesi

dinle Zemberekkuşu, bak ben ne düşünüyorum: tüm insanlar, yaşantılarının merkezinde farklı bir şeyle doğarlar. sonra bu şey, her neyse, ısı kaynağı olup yüzeye çıkar. bende de var bir tane kuşkusuz, ama zaman zaman, ona artık egemen olamıyorum. birisine, şu veya bu biçimde, bu şey içimde keyfince şiştiği ya da kasıldığı ve beni sarstığı zaman hissettiklerimi aktarmak istiyorum. ama bunu açıklamayı başaramıyorum. belki iyi anlatamıyorum, ama insanlar da söylediklerimi dinlemiyorlar. dinler görünüyor, ama aslında hiçbir şey dinlemiyorlar. ben de bunun üzerine, zaman zaman, gerçekten sinirleniyor ve saçmalıklar yapıyorum. -zemberekkuşu'nun güncesi

sana kendimi açıklayayım, yani nasıl bir insanım, nelere inanır, umutlarımı nelere bağlarım, bunları anlamak istiyorsun, değil mi? bunun için açık söylüyorum: ben Tanrıyı olduğu gibi, bütün yalınlığıyla kabul ediyorum. şuna da dikkat etmeliyiz: Tanrı varsa ve yeryüzünü gerçekten yaratmışsa, onu Eukledies geometrisi üzerine kurmuş, insan zekâsına ancak üç boyutlu kavrayabilme gücü vermiştir. bununla beraber eskiden de, şimdi de -hatta en kalburüstü olanlar arasında- yeryüzünü ve daha da genişleterek bütün evrenin Eukleides'e göre yeryüzünde kesişmesi mümkün olmayan iki doğrunun belki sonsuzluğun bir yanında bir araya gelebileceğini düşünenler çıkıyor. azizim, aklım bunlara ermedikten sonra Tanrıyı nasıl anlayabilirim? açık söylüyorum: bu çapta sorunları çözebilecek güçte değilim; zekâm Eukleides çevresi içinde, dünyasaldır. bu yüzden bu dünyanın ötesinde konularla uğraşamam ben. senin de kulağına küpe olsun Alyoşa dostum: bu gibi şeylerle zihnini yorma, hele Tanrıyla ilgili konularla… O'nun varlığıyla yokluğuyla uğraşma. bu tür sorunlar yalnız üç boyuta akıl erdirebilenlere göre değildir. -karamazov kardeşler, dostoyevski

bak canım, on sekizinci yüzyılda ihtiyar bir günahkâr, Tanrı olmasaydı onu icat etmemiz gerekecekti: S'il n'existait pas Dieu il faudrait l'inventer, diye bir hikmet savurmuş. insan gerçekten Tanrı'yı icat etti. işin garip, şaşmaya değer yanı, Tanrının gerçekten var olması değil, böyle bir fikrin, Tanrı ihtiyacı fikrinin, insan gibi vahşi, zararlı yaratığın kafasında yer edebilmesi… bu derece kutsal, duygulandırıcı, yüksek ve insana onur veren bir düşüncedir bu. bana gelince, insanın mı Tanrıyı, Tanrının mı insanı yarattığı üzerine düşünmemeye karar vereli çok oldu. -karamazov kardeşler, dostoyevski

Bir yıl içinde kadınlarla ilgili kaç kitap yazıldığına dair bir fikriniz var mı? Bunlardan kaçının erkekler tarafından yazıldığına dair herhangi bir fikriniz var mı? Belki de evrendeki en çok tartışılan hayvan olduğunuzun farkında mısınız?

-Virginia Woolf/ Kendine Ait Bir Oda

İnsanlar her şeyi başka başka gözler, başka başka düşüncelerle görürler: Fikir ayrılıklarının asıl nedeni budur. Aynı şeyin bir millet bir yüzüne, bir millet başka bir yüzüne bakar ve o yüzünde durur. Bir insanın babasını yemesinden daha korkunç bir şey düşünülemez; ama eskiden bazı kavimlerde bu âdet varmış, hem de bunu saygı ve sevgilerinden yaparlarmış; isterlermiş ki ölü böylelikle en uygun, en şerefli bir mezara gömülsün; vücutları ve anıları içlerine, ta iliklerine yerleşsin; babaları sindirme ve özümseme yoluyla kendi diri bedenlerine karışıp yeniden yaşasın. Böyle içi boş bir inancı iliklerinde ve damarlarında taşıyan insanlar için, anasını babasını topraklarda çürütüp kurtlara yedirmenin en korkunç günahlardan biri sayılacağını kestirmek zor değildir. -montaigne,insan aklı

Yeni, hiçbir zaman yaşamadığı bir ruh hali ona sadece zor gelmiyor, aynı zamanda bu ruh hali karşısında korku duymaya başlıyordu. Yorulan gözlerin bazen nesneleri çift gördüğü gibi, ruhundaki herşeyin çiftleşmeye başladığını hissediyordu. Bazen neden korktuğunu, ne istediğini bilmiyordu. Olanlardan ya da olacaklardan korkuyor mu, bunları istiyor mu, tam olarak ne istiyor, bilmiyordu. -Anna Karenina/Tolstoy

Hayatının bütün bu izleri sanki ona sarılmış şöyle diyordu: “Hayır, bizi bırakıp gitmeyeceksin, başka birisi olmayacaksın, nasılsan öyle kalacaksın: Kuşkularınla, kendinden sonsuz hoşnutsuzluğunla, sonuçsuz kalan kendini düzeltme denemelerinle, yaşadığın düşüşlerle ve senin için olanaksız, sana nasip olmayacak sonsuz bir mutluluk beklentisiyle.” Ama bunu eşyaları söylüyordu, içindeki başka bir ses ise geçmişe boyun eğmemesini ve yapabileceği her şeye kendini zorlaması gerektiğini söylüyordu.

-Anna Karenina/Tolstoy

Zambaklar en ıssız yerlerde açar,

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,

Işıksız ruhumu sallarda durur,

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi…

Ellerinden belli olur bir kadın.

-SezaiKarakoç(MonaRoza)

Ben hep burdayım, bıraktığın ve bildiğin yerde. Bir gün dönüpte bulamazsın diye, uzaklaşamıyorum.

Var olmak isteyip de, bukadar yok olmayı nasıl başardım, inanın ben de bilmiyorum.

İçimizde öldürdüklerimizi hiçbir zaman bilmeyecekler.

Yaşadığını hissetmek için üşümelisin.

Gölgelerinizde boğulmamak için güneşe küstüm.

Yıktığım düzenimin üzerine seni koyduğumda, koca bir depreme sebep oldum.

Hepimiz, bir Hoşça kal’ın altına gömülen cesetleriz.

Kendinizi iyi hissetmek için, benim yarama dokunmayın.

Ben seni sevmeyi yokluğun da öğrendim, varlığın da kaybettim.

Gülümsemeyi bıraktığım an, tüm acıların yüzümden okunmasından kaygı duyuyorum.

Öyle ki; uzun zaman sonra, ancak radyo da çalan bir şarkı ile hatırladım seni.

Dökülen talihsizliğimden kaygı duymaksızın, yıldızlara bu gece seni anlattım.

onlar yarının dünyasını ister istemez yaratmaktadırlar. her adımda geri çekilmek istemeleri ve tutarsızlıkları en güçlü çelişkileri, boşluklarıdır. çünkü yaratmakta oldukları bu dünyanın kendilerini içine almayacağını içgüdüsel olarak bilmektedirler.

christopher caudwell - yanılsama ve gerçeklik

loading